© Manisa İnternet Haber 2019

1984

Dünya yönetim açısından üç bölüme ayrılmıştır. Avrasya, Doğuasya, Okyanusya…Bu üç devlet sürekli birbirleri ile savaş halindedir, kimi zaman da aralarında birleşip karşılarında duran devletlere savaşlar açarlar ve bundan en çok halkları etkilenir.

Okyanusya kendi içinde neredeyse üç bölüme ayrılmıştır. İç parti üyeleri, dış parti üyeleri ve proleterler. İç parti üyeleri diğerlerine göre daha ferah yaşamaktadır, dış parti üyeleri kendilerine söylenen her şeyi eksiksiz yapmak zorundadır, proleterler ise gözden çıkarılmış basit halk konumundadır.

Kitabın ana karakteri Winston Smith Okyanusya’ da yaşayan bir vatandaştır. Dış partinin Gerçek Bakanlığı bölümünde görev almaktadır. Bütün gün yaptığı iş tarihteki yaşanmış, gerçekleşmiş olaylar zincirini gün şartlarına göre yeniden düzenlemektir. Tek partili rejim gibi görünen Okyanusya’ nın başında Büyük Bilader isimli biri yer almaktadır. Onu kimse görmemiştir, ne zaman doğduğu belli değildir ve ölümsüzdür. Fakat onun söylemleri her zaman hatta tarihin akışına ters düşse de doğru olmak zorundadır. Bir gün önce söylediğini ertesi bambaşka bir şekilde söyleyebilir, işte buradaki belgeleri anlık olarak düzenlemek yani geçmişi değiştirmek Gerçek Bakanlığı’ nın yani Winston’ un görevidir.

Dönemin şartlarına göre her zaman her yerde insanları izleyen tele-ekranlar yer almaktadır. Evlerde, caddelerde, iş yerlerinde. Dahası aile kavramı yok edilemediğinden, küçük yaştaki çocuklar belirli eğitimlerden geçirilir ve yeri geldiğinde aile bireylerini bile ihbar etmek üzere eğitilirler.

Tele-ekranlar, düşünce polisleri her an ensenizdedir. Çalışmak ve uyumak dışında boş vakit olması bir suçtur çünkü Büyük Bilader’ in gözü üzerinizdedir. İnsanların sohbet etmesi, bir gün önceyi düşünüp tartışmaları yasaktır. Tek bilinen gerçek o gün Büyük Bilader’ in tele-ekrandan yaptığı yayındır. Rüyaların dahi denetim altında olduğu böyle bir zamanda evlilikler bile PARTİ’ nin ayarlaması ile gerçekleşir. Zaten evlilik dışı ilişki kurmak yasaktır. Çocuğun dahi ne zaman yapılması gerektiği tamamen partinin isteklerine bağlıdır.

Tüm bu olayların arasında Winston kendini kapana sıkışmış gibi hisseder. Bazen aklına geçmişte yaşadığını düşündüğü olaylar gelir fakat bunların hayal mi, yoksa gerçekten kendi geçmişi mi olduğunun ayırdına varamaz. Herkesten gizli bir günlük tutmaya başlar ve aklına gelenleri yazmaya koyulur. İlk cümlesi ; Büyük Bilader’ den nefret ediyorum olur. Bundan yola çıkarak etrafını gözlemlemeye başlar, kendisi gibi geçmişi ve günü sorgulayan birisini bulmaya çalışır. Gözüne çarpan tek kişi İç Parti üyesi olan, son derece sert görünen O’Brien’ dir. Fakat karşılıklı konuşmak yasak olduğundan ve her yerde kendisini izleyen ekranlar, dinleyen gizli mikrofonlar olduğu için bu adama nasıl yaklaşması gerektiğini bilemez.

Kafasında bunlarla beraber bir gün iş çıkışı yolu proleter mahallesine düşer. Sokakları hızla geçerken gözüne eski, pis bir dükkân çarpar ve içeri girer. Tehlikeli olmasına rağmen, antika eşyalar satan bu dükkândan çıkmayı asla istemez ve o günden sonra gizli gizli buraya gelmeye başlar.

Bu eski yerde tele-ekran olmadığı için, izlenilmediğine güvenerek kendisini bir süre rahat hisseder. Bu sırada kısa bir süredir dikkatini çeken genç bir kız vardır. Kimi zaman içindeki duygular yüzünden onu öldürmek istese de aslında tek isteği böyle biri ile beraber olmaktır. Fakat herkesin casus olabildiği zamanda, bu kıza asla güvenemez. Lakin bir gün iş yerinde kendisinin yapamadığı hareket o kızdan yani Julia’ dan gelir. Küçük bir notta Winston’ u sevdiği ve görüşmek istediği yazar. Bu nota kayıtsız kalamayan Winston ilk fırsatta Julia ile buluşur ve beraber olurlar.

Aralarındaki ilişki güçlendikçe duyguları da birleşir. En büyük ortak noktaları ikisinin de Parti’ den nefret ediyor olmasıdır. Görüşmelerinin de sıklaşması ile buluşacak gizli yere ihtiyaç duyarlar ve Winston’ un proleter mahallesindeki antikacının üst katını günlük olarak kiralarlar.

Bu sırada O’Brien ile konuşma fırsatı yakalayan Winston artık onun da partiyi sevmediğini öğrenir. Beraber doğruyu bulmak için ilerlemeyi kararlaştırırlar.

Sıcak bir akşamüstü gizli yerlerinde buluşan Winston ve Julia parti aleyhine konuşurken hiç tanımadıkları bir sesle irkilirler. Sesin duvardaki tablodan geldiğini anladıklarında kaçacak başka bir yer olmadığını görürler. Düşünce polisi ikisini de yakalamıştır ve yolun sonu bellidir. Winston teslim olduğunda polislerin başındaki kişinin de O’Brien olduğu ortaya çıkar.

Winston’ un kendisinin dahi ne kadar olduğunu bilemediği bir zaman boyunca işkenceden geçirilir. Beyni tamamen yıkanır. Kalbindeki aşk ve düşünceleri sökülüp alınır. Aynaya bakınca kendi vücudunu bile tanıyamaz.

Çok uzun zaman sonra ölümü bekleyen Winston serbest bırakılır. Üstelik artık onu ne bir izleyen ne de bir dinleyen vardır. Winston’ un ise tüm yaşananlardan sonra aklındaki şey; 2 + 2 = 4 değildir. Belki beş belki üçtür. Fakat en güvenilir cevap partinin verdiği cevaptır. Bilmemek gerçekten özgürlüktür. Kendisi bile inanamasa da artık kalbi Büyük Bilader’ i seviyordur.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER