Kendine has cumbalı konakları, camileri, çukur çeşmeleri, hanları, hamamları, Rum evleri, kiliseleri ve ruhban okuluyla bini tescilli 3 bin tarihi yapıya ev sahipliği yapan ve adeta açık hava müzesini andıran Manisa’nın Kula ilçesinde birçok yapı yıkılma tehlikesi yaşıyor. Adeta zamanın durduğu Kula’da koruma altında olan binalarda ev sahipleri maddi imkansızlıktan dolayı restorasyonları yaptıramadıklarını belirtirken bu konuda kendilerine kolaylık sağlanmasını istedi.
Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerinin yer aldığı ve günümüze kadar ulaşan tarihi Kula evlerinin birçoğu yıkılma tehlikesine karşı uyarı levhalarıyla doldu. Çok az sayıda konağın restore edilerek pansiyon, otel veya kafe olarak işletildiği Kula’da birçok ev kaderine terk edilirken içinde oturulan evler ise restorasyon maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı bakımsız bir şekilde ayakta kalmaya çalışıyor.
Manisa merkeze 124, İzmir’e 150 ve Uşak’a 75 kilometre uzaklıktaki Kula’da tarihi evlerin yanı sıra peri bacaları, prehistorik dönem insan ayak izleri, Türkiye’nin tek UNESCO onaylı Kula-Salihli Jeoparkı, Türkiye’nin en genç volkanları ile Yunus Emre ve Tabduk Emre türbeleri bulunuyor. Antik devirde aktif durumdaki volkanlar nedeniyle yanık ülke anlamına gelen Katakekaumene olarak adlandırılan Kula, tarihi cami ve kiliseleriyle de inanç turizmi için önemli merkezler arasında yer alıyor.
“Kula çok zengin bir yer”
Yatığı çalışmalarla Kula’nın tanıtımına büyük katkılar sağlayan ve ilçede Zabun Hoca olarak tanınan emekli öğretmen ve rehber olan Hüseyin Zabun ise Kula’nın çok zengin bir kültüre sahip olduğunu ancak birçok evin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olmasının kendilerini derinden üzdüğünü söyledi. Kula’da Türk ve Rum mimarisinin örneklerinin bir arada olduğunu kaydeden Zabun, “Kula tarihi anlamda baktığımızda geçmiş dönemde Germiyanoğulları’na başkentlik yapmış bir şehir, kasaba. Bunun yanında Kula, cumhuriyetten öne Rumlarla iç içe yaşanan bir yer. Gerçekten de geçmiş dönemle bugüne gelene kadar Kula’daki bu zenginliği belki de hiçbir yerde görmek mümkün değil. Yaklaşık 3 bine yakın evi ve bunlardan bin tanesi tescilli, Arnavut kaldırımlı sokakları, çukur çeşmeleri, hanları, eski hapishanesi, Zafer Okulu, kiliseleriyle tarihi açıdan Kula çok zengin bir yer. Evler yaklaşık 200 yıllık ve bu evlerin mimarisinde hem Türk hem Rum mimarisinin olduğunu söylemek mümkün.” dedi.
“Safranbolu’dan, Şirince’den eksiğimiz yok hatta fazlamız var”
Kula’nın zengin kültürel yapısı ve mimarisinin yakın zamana kadar tam anlamıyla korumadığını ifade eden Zabun, “Her geçen gün Kula kan kaybetmekte ve evler eski değerini, anlamını yitirmektedir. Bunda bizim de hatamız var. Evlerde oturanların büyük bir çoğunluğu ya başka kentlere göçmüşler veya burada apartmanları tercih etmişler. Ayrıca önümüzde Anıtlar Kurulu olarak adlandırdığımız bir kurum var. Herhangi bir yeri kendi başınıza yapmanız mümkün değil. Ekonomik olarak da bunların üstesinden gelmek çok zor. Kula açık bir müze, tarihi anlamda bir müze. Benim doğduğum yer, her sokağında ayrı bir anımız olan bir yer. Kula’nın bu şekilde olması hepimizi son derece üzmekte. Bu evlerin korunması lazım. Bu korunan evlerin de pansiyon olarak ve Kula kültürünün yaşatılabileceği, Kula yemeklerinin yenebileceği, el sanatlarının yaşatıldığı yerlere dönüştürülmesi lazım. Gelen insanların konaklaması lazım. Burada pansiyonların yapılması lazım. Bizim bir Safranbolu, bir Şirince, bir Beypazarı’ndan hiçbir eksikliğimiz yok hatta fazlamız var. İnşallah bunları vatandaşlarla tabi buna vatandaşın da gücü yetmez, artık ilgililer gerekli önlemleri alıp, gerekli projeleri çıkarıp bu yönde atılım yapmalarını bekliyoruz.” diye konuştu.
“Evlerin bazıları tehlike saçıyor”
Kula’ya Sinop’tan gelen Ecenaz Keskin isimli öğrenci, “Kula’nın insanları ve gezilecek tarihi yerleri güzel. Turistik yerleri çok. Kula’yı çok beğendim ama bazı evler çok eski ve tehlikeli bence. Tarihi yapı olduğu için yıkılması çok doğru değil ama aslında bazıları tehlike oluşturduğu için yıkılabilir.” şeklinde konuştu.
“Eski evlerde yaşaması çok zor”
Ailesiyle birlikte 50 yıl önce eski bir Kula evine taşınan ve aynı sokakta da gelin olan 67 yaşındaki Hatice Kurt, “Eski bir evde oturuyoruz ve çok zor oluyor. Temizliği zor, rutubet oluyor, her türlü sıkıntı oluyor. Dışarıdan gelenler evleri çok beğeniyorlar, ‘Çok güzel yerde yaşıyorsunuz’ diyorlar ama evin bakımları zor oluyor.” dedi.
Yorum Yazın