Sürekli olarak söze `ben ben` diye başlayan insanlar, bir süre sonra çevrelerinde `sen` diyebilecekleri insan kalmadığını görürler. Bu tür insanlar kalabalıklar içinde yalnız kalırlar. “Ben merkezli” bu bencil insanlar, zengin olmayı paralarını çoğaltmayı becerirlerde, çevreleriyle birlikte çoğalamazlar. Belki çok paraları olur ama çok dostları olmaz hiçbir zaman. Paraları çoğalırken sevenler azalır. Paraları çoğalırken sorunları da çoğalır. Böyle insanlar çevremizde çoktur. Bu insanlara saygı yerine korku ile bakılır ve bu tür insanlardan uzak durulmaya çalışılır.
Birlikte yönetim ve yönetimde paylaşım kavramları hayata geçirilememektedir. Ülkelerin çoğunda demokrasi yolunda henüz emekleme aşamasından, ayakları üzerinde durma ve dayanaksız yürüme aşamasına gelemediğinden, insanlar ya güden, ya da güdülen olmanın dışında, birlikte yönetim, birlikte yaşam, eşitlerin birlikteliği gibi kavramları uygulamak bir yana düşünüp tartışmıyorlar bile.
Üç beş kişi bir araya gelindiğinde, hemen bir kişi yöneten olmak diğerleri de yönetilmek istiyor. Birlikte Yönetim, Birlikte Üretim, Birlikte Bölüşüm kavramlarını geliştirmemiz gerekiyor. İki kişi bir araya gelindiğinde, birisinin biraz yukarda diğerinin aşağıda duruş almasına hiç gerek yok. İki kişi yan yana durabilmeli, konuşup karar üretebilmeli ve ortaklaşa çalışabilmeli. Uzlaşma kültürü gelişmeli. Çektiğimiz sıkıntıların kökeninde birlikte iş görme alışkanlığının geliştirilememiş olması yatıyor. Şirketlerimize bakın, “Aile Şirketi” boyutunu aşamıyor. Birçok şirket aile şirketi olarak bile yönetilemiyor. “Bir kaşık aşım, dertsiz başım” deniliyor. Ortaklıklardan uzak duruluyor. Tek kalmanın yararlı olacağı savunuluyor genellikle. Bunların tümü kökten yanlış. Birlikteliğin yürümemesi, birlikte olmanın kötülüğünden değil, birlikteliğin yürümemesi, birlikte olmak için bir araya gelenlerin beceriksizliğinden.
Birlikte olmak için, yola çıkan insanlar, ikide bir söze “ben” diye başlamayacaklar. Arkadaşları üzerinde baskı uygulamayacaklar. Kendisinin hoşlanmayacağı davranışları karşısındakine yapmayacaklar. Beraberliklerinin eşitlerin beraberliği olduğunu unutmayacaklar. En önemlisi içten pazarlıklı olmayacaklar. Özverili ve haktanır olacaklar. Grup yararını kişisel yararlarının üstünde tutacaklar.
Bireysel olarak kazanmak, bir kişiyi belli bir süre mutlu edebilir. Ancak bu mutluluk sürekli olmaz. Dünyayı ele geçirseler, sıra Ay’a, Mars’a, diğer gezegenlere ne zaman gelecek diye düşünmekten, yaşamı anlamaya ve yaşamaya zaman bulamazlar. Bu tür insanlar inanın sürekli mutluluğu hiç bulamazlar.
Birlikte yaşamak, birlikte üretmek, hakça bölüşmek, eşitlerin arasında kendini eşit görmek insanı yabancılaşmaktan ve yalnızlıktan kurtarır. “Biz” demenin “Ben” demekten daha güzel olduğunun farkına vardığımız zaman sürekli mutluluğa ilk adımı atmış oluruz. Düzen bizi “ben” demeye ve ben merkezli olmaya zorluyor. Ya düzene yenilip, “ben” kalacağız, ya da “biz” demeyi başarıp, paylaşmanın ve yaşamanın tadına varacağız.
Birlikte yönetim ve yönetimde paylaşım kavramları hayata geçirilememektedir. Ülkelerin çoğunda demokrasi yolunda henüz emekleme aşamasından, ayakları üzerinde durma ve dayanaksız yürüme aşamasına gelemediğinden, insanlar ya güden, ya da güdülen olmanın dışında, birlikte yönetim, birlikte yaşam, eşitlerin birlikteliği gibi kavramları uygulamak bir yana düşünüp tartışmıyorlar bile.
Üç beş kişi bir araya gelindiğinde, hemen bir kişi yöneten olmak diğerleri de yönetilmek istiyor. Birlikte Yönetim, Birlikte Üretim, Birlikte Bölüşüm kavramlarını geliştirmemiz gerekiyor. İki kişi bir araya gelindiğinde, birisinin biraz yukarda diğerinin aşağıda duruş almasına hiç gerek yok. İki kişi yan yana durabilmeli, konuşup karar üretebilmeli ve ortaklaşa çalışabilmeli. Uzlaşma kültürü gelişmeli. Çektiğimiz sıkıntıların kökeninde birlikte iş görme alışkanlığının geliştirilememiş olması yatıyor. Şirketlerimize bakın, “Aile Şirketi” boyutunu aşamıyor. Birçok şirket aile şirketi olarak bile yönetilemiyor. “Bir kaşık aşım, dertsiz başım” deniliyor. Ortaklıklardan uzak duruluyor. Tek kalmanın yararlı olacağı savunuluyor genellikle. Bunların tümü kökten yanlış. Birlikteliğin yürümemesi, birlikte olmanın kötülüğünden değil, birlikteliğin yürümemesi, birlikte olmak için bir araya gelenlerin beceriksizliğinden.
Birlikte olmak için, yola çıkan insanlar, ikide bir söze “ben” diye başlamayacaklar. Arkadaşları üzerinde baskı uygulamayacaklar. Kendisinin hoşlanmayacağı davranışları karşısındakine yapmayacaklar. Beraberliklerinin eşitlerin beraberliği olduğunu unutmayacaklar. En önemlisi içten pazarlıklı olmayacaklar. Özverili ve haktanır olacaklar. Grup yararını kişisel yararlarının üstünde tutacaklar.
Bireysel olarak kazanmak, bir kişiyi belli bir süre mutlu edebilir. Ancak bu mutluluk sürekli olmaz. Dünyayı ele geçirseler, sıra Ay’a, Mars’a, diğer gezegenlere ne zaman gelecek diye düşünmekten, yaşamı anlamaya ve yaşamaya zaman bulamazlar. Bu tür insanlar inanın sürekli mutluluğu hiç bulamazlar.
Birlikte yaşamak, birlikte üretmek, hakça bölüşmek, eşitlerin arasında kendini eşit görmek insanı yabancılaşmaktan ve yalnızlıktan kurtarır. “Biz” demenin “Ben” demekten daha güzel olduğunun farkına vardığımız zaman sürekli mutluluğa ilk adımı atmış oluruz. Düzen bizi “ben” demeye ve ben merkezli olmaya zorluyor. Ya düzene yenilip, “ben” kalacağız, ya da “biz” demeyi başarıp, paylaşmanın ve yaşamanın tadına varacağız.
Facebook Yorum
Yorum Yazın