Yaşamımın hiç bir döneminde ülkem adına bu kadar mutsuz, bu kadar umutsuz olmadım hiç. Her zaman yüreğimde umutsuzluk ortamında yeni bir umudu filizlendirebildim. Ancak bu Ramazan Bayramı öncesinde, umut ışığı yakalamakta zorlanıyorum. Umudu ulusça yeniden yeşertmemiz gerekiyor. Anadolu bozkırında, Anadolu insanıyla gelişmenin ve mutluluğun destanını yeniden yazmamız gerekiyor.
Bayram coşkusuyla, coşkulu bir şeyler yazmak isterdim bugün. Ancak, ne bende ne yurttaşlarda paylaşacak coşku yok. İşler iyi gidiyor diyemiyorum. Çünkü iyi gitmiyor. Dar gelirliler, memurlar, işçiler emekliler, küçük esnaflar, bilcümle ne mutlu ne de geleceğinden umutlu…
Sokaklarda bayramın coşkusu yok. İşyerleri çalışmıyor. Alışveriş yok. Kimse kendine ve çocuğuna bayramlık almıyor alamıyor. Bu bayram ağzımızın tadı yok. Terör ve ölüm haberleri yaşantımızı allak bullak etti.
Alışveriş yok. Umutsuz gözlerle gözlerimiz televizyonlarda, ülkemizi yönetenlerin söyleyeceklerinden bir umut, bir ışık aramaya çalışıyoruz. Onlar birbirlerine laf yetiştirmekle meşguller... Söylenenlerden umut yakalayabilenler beri gelsin. Yok... “zam yok” deniliyorsa bilin ki vardır. “İşler iyi gidiyor” deniliyorsa, bilin ki kötü giden bir şeyler vardır. Hep yapay gündemleri tartışır olduk.
Siyasetin insanı mutlu etmek için yapıldığını hep söylüyoruz da , siyasetçilerin kendilerini bile mutlu edemediklerini üzülerek görüyoruz. “Sıkın kemerleri, esenliğe çıkıyoruz, tünelin ucu görüldü” dediler. Ulusça sıktık kemerleri. Sonunda görünenin tünelin ucu olmadığını, görünenin karşıdan gelen trenin ışığı olduğu anlaşıldı. Pestil gibi ezildik. Ramazan Bayramına işte böyle duygular içinde giriyoruz. Toplumda bayram coşkusunun izi yok. “Her günümüz bayram coşkusu içinde geçsin” diyorduk ya, şimdi coşkuyu bayramlarda bile yaşayamıyoruz.
Sırtımızda bunca yük varken, “çamurda yürü, ayakkabıların çamur olmasın” diyorlar. “Yağmurda yürü, elbiselerin ıslanmasın” diyorlar. “İçi su dolu bardağı ters çevir içindekini dökme” diyorlar. Küçük esnafa zaten sıkıntı içindeyken, bir de vergi yüklüyorlar. İş yerleri kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor. Siyasetçilere düşen, umudun bittiği yerde umudu yeniden yeşertmek olmalıdır. Siyasetçilere düşen ulusal dayanışmanın yolunu açmak olmalıdır. İç barış sağlanmalıdır. Liderler cenaze törenlerinde bile el sıkışamayacak duruma gelmişse, iç barış zor sağlanır…
Yurttaş devleti karşısında değil, yanında görmek istiyor. Yurttaş ilgi ve sevgi istiyor. Yurttaş kendisini yönetenlerden doğru bilgi bekliyor. Yurttaş tehlikeli biçimde yalnızlığa ve umutsuzluğa itiliyor.
Yapılanların doğru olduğuna, yurttaşa güven duyulduğuna inandırın yurttaşı, seferberlik nasıl olur görün. Yeter ki, yurttaş çekilen sıkıntıların ardından esenliğin geleceğine inansın. Bayramları yine coşkuyla kutlar umudun bittiği yerde öyle bir umut filizlendirir ki, görmeye değer...
Bu bayramda da yine trafik kazaları artacak, kazalarda ölenler olacak. Aman dikkatli olun. İnsanlarımız boş yere ölmesin artık.
Ramazan Bayramınız kutlu olsun… O coşkuların yaşandığı, büyüklerin ellerinin öpüldüğü, küçüklerin sevildiği, dargınların barıştığı bayramlar yeniden yaşansın benim bu güzel ülkemde.
Bayram coşkusuyla, coşkulu bir şeyler yazmak isterdim bugün. Ancak, ne bende ne yurttaşlarda paylaşacak coşku yok. İşler iyi gidiyor diyemiyorum. Çünkü iyi gitmiyor. Dar gelirliler, memurlar, işçiler emekliler, küçük esnaflar, bilcümle ne mutlu ne de geleceğinden umutlu…
Sokaklarda bayramın coşkusu yok. İşyerleri çalışmıyor. Alışveriş yok. Kimse kendine ve çocuğuna bayramlık almıyor alamıyor. Bu bayram ağzımızın tadı yok. Terör ve ölüm haberleri yaşantımızı allak bullak etti.
Alışveriş yok. Umutsuz gözlerle gözlerimiz televizyonlarda, ülkemizi yönetenlerin söyleyeceklerinden bir umut, bir ışık aramaya çalışıyoruz. Onlar birbirlerine laf yetiştirmekle meşguller... Söylenenlerden umut yakalayabilenler beri gelsin. Yok... “zam yok” deniliyorsa bilin ki vardır. “İşler iyi gidiyor” deniliyorsa, bilin ki kötü giden bir şeyler vardır. Hep yapay gündemleri tartışır olduk.
Siyasetin insanı mutlu etmek için yapıldığını hep söylüyoruz da , siyasetçilerin kendilerini bile mutlu edemediklerini üzülerek görüyoruz. “Sıkın kemerleri, esenliğe çıkıyoruz, tünelin ucu görüldü” dediler. Ulusça sıktık kemerleri. Sonunda görünenin tünelin ucu olmadığını, görünenin karşıdan gelen trenin ışığı olduğu anlaşıldı. Pestil gibi ezildik. Ramazan Bayramına işte böyle duygular içinde giriyoruz. Toplumda bayram coşkusunun izi yok. “Her günümüz bayram coşkusu içinde geçsin” diyorduk ya, şimdi coşkuyu bayramlarda bile yaşayamıyoruz.
Sırtımızda bunca yük varken, “çamurda yürü, ayakkabıların çamur olmasın” diyorlar. “Yağmurda yürü, elbiselerin ıslanmasın” diyorlar. “İçi su dolu bardağı ters çevir içindekini dökme” diyorlar. Küçük esnafa zaten sıkıntı içindeyken, bir de vergi yüklüyorlar. İş yerleri kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor. Siyasetçilere düşen, umudun bittiği yerde umudu yeniden yeşertmek olmalıdır. Siyasetçilere düşen ulusal dayanışmanın yolunu açmak olmalıdır. İç barış sağlanmalıdır. Liderler cenaze törenlerinde bile el sıkışamayacak duruma gelmişse, iç barış zor sağlanır…
Yurttaş devleti karşısında değil, yanında görmek istiyor. Yurttaş ilgi ve sevgi istiyor. Yurttaş kendisini yönetenlerden doğru bilgi bekliyor. Yurttaş tehlikeli biçimde yalnızlığa ve umutsuzluğa itiliyor.
Yapılanların doğru olduğuna, yurttaşa güven duyulduğuna inandırın yurttaşı, seferberlik nasıl olur görün. Yeter ki, yurttaş çekilen sıkıntıların ardından esenliğin geleceğine inansın. Bayramları yine coşkuyla kutlar umudun bittiği yerde öyle bir umut filizlendirir ki, görmeye değer...
Bu bayramda da yine trafik kazaları artacak, kazalarda ölenler olacak. Aman dikkatli olun. İnsanlarımız boş yere ölmesin artık.
Ramazan Bayramınız kutlu olsun… O coşkuların yaşandığı, büyüklerin ellerinin öpüldüğü, küçüklerin sevildiği, dargınların barıştığı bayramlar yeniden yaşansın benim bu güzel ülkemde.
Facebook Yorum
Yorum Yazın