Yaşlı adam yol sormak için çevresine bakınır, ilk gördüğü genci durdurarak, “Kurtuluşa nasıl gidilir evlat?” diye sorar. Genç, “sağa sola sapmadan bu Atatürk Caddesini takip et kurtuluşa ulaşırsın amca” der. Yaşlı adam gence gülümser, teşekkür eder ve kurtuluşa ulaşmak için Atatürk Caddesinde yürümeye devam eder…
Yolumuz, Atatürk’ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolu olmalı.
Atatürk, barışın, kardeşliğin, dayanışmanın, bağımsızlığın, güçlü devlet olmanın, çağdaşlığın ortak adıdır. Atatürk’ün gösterdiği yolun dışında yol aramak abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Meydanları dolduranların elinde Bayrak ve Atatürk olduğunda, coşkunun büyüdüğünü, göğsümüzün kabardığını görürüz her zaman. Ortak noktamız Bayrak, Atatürk ve Vatan olsun. Böyle olursa emin olun yolumuz aydınlık olur.
Vazgeçilmezimiz mutlaka demokrasi olmalı. Çağdaş uygarlığa ulaşmak ve çağdaş kalmak için demokrasi şart…
Halkın, halk tarafından, halk için idaresi şeklinde tanımladığımız demokrasi dışında yönetim biçimleri bize yakışmaz.
Demokraside önceliğin özgürlüğe mi yoksa eşitliğe mi verilmesi gerektiği tarih boyunca tartışılmış ve tarih, bu ikisini bir arada tutacak sistem teorisini üretme çabalarıyla sıklıkla karşılaşmıştır. Liberal demokrasi sistemi bunlardan biridir. İçinde barındırdığı liberal kelimesiyle özgürlüğü, demokrasideki siyasi eşitlik kavramıyla da eşitliği temsil etmektedir.
Cumhuriyeti tam demokratik cumhuriyet yapabilmek için, “gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroları ile var ettiği ve çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak veren bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerekir.”
Bir de Laiklik var. Laiklik demokrasinin olmazsa olmazıdır. Laikliği basitçe, dinin siyasetten ayrılması olarak tanımlayabiliriz. Liberal demokratlar, demokrasinin ‘çoğunluğun tiranlığına’ dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını bir zorunluluk olarak görürler. İşte burası çok önemli: “Çoğunluğun Tiranlığına” ve diktatörlüğe gidiş olmamalı hiçbir zaman.
Bir de güçler ayrılığı ilkesi var elbet. Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı kurumlarının, devletin farklı organlarında bulundurularak iktidarın tek elde toplanmasını engellemek ve bu üç kurumun birbirlerini denetleyebilmesini sağlamak anlamına gelir.
Parlamento, Siyasi Partiler, Anayasa, Sivil Toplum, Katılım, demokrasinin içinde ve önünde olan kavram ve kurumlardır. Bu kavram ve kurumlara verilen değer ve gösterilen özen, demokrasinin belirleyicisidir. 15 Temmuz bizi kendimize getirdi. Demokrasiye sahip çıkma refleksimizi güçlendirdi. Demokrasinin güçlendirilmesi için yeni bir ortam yeni bir iklim yarattı.
Haydi Türkiye, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıralım. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşalım…
Yolumuz, Atatürk’ün gösterdiği, bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolu olmalı.
Atatürk, barışın, kardeşliğin, dayanışmanın, bağımsızlığın, güçlü devlet olmanın, çağdaşlığın ortak adıdır. Atatürk’ün gösterdiği yolun dışında yol aramak abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Meydanları dolduranların elinde Bayrak ve Atatürk olduğunda, coşkunun büyüdüğünü, göğsümüzün kabardığını görürüz her zaman. Ortak noktamız Bayrak, Atatürk ve Vatan olsun. Böyle olursa emin olun yolumuz aydınlık olur.
Vazgeçilmezimiz mutlaka demokrasi olmalı. Çağdaş uygarlığa ulaşmak ve çağdaş kalmak için demokrasi şart…
Halkın, halk tarafından, halk için idaresi şeklinde tanımladığımız demokrasi dışında yönetim biçimleri bize yakışmaz.
Demokraside önceliğin özgürlüğe mi yoksa eşitliğe mi verilmesi gerektiği tarih boyunca tartışılmış ve tarih, bu ikisini bir arada tutacak sistem teorisini üretme çabalarıyla sıklıkla karşılaşmıştır. Liberal demokrasi sistemi bunlardan biridir. İçinde barındırdığı liberal kelimesiyle özgürlüğü, demokrasideki siyasi eşitlik kavramıyla da eşitliği temsil etmektedir.
Cumhuriyeti tam demokratik cumhuriyet yapabilmek için, “gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroları ile var ettiği ve çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak veren bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerekir.”
Bir de Laiklik var. Laiklik demokrasinin olmazsa olmazıdır. Laikliği basitçe, dinin siyasetten ayrılması olarak tanımlayabiliriz. Liberal demokratlar, demokrasinin ‘çoğunluğun tiranlığına’ dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını bir zorunluluk olarak görürler. İşte burası çok önemli: “Çoğunluğun Tiranlığına” ve diktatörlüğe gidiş olmamalı hiçbir zaman.
Bir de güçler ayrılığı ilkesi var elbet. Güçler ayrılığı ilkesi yasama, yürütme ve yargı kurumlarının, devletin farklı organlarında bulundurularak iktidarın tek elde toplanmasını engellemek ve bu üç kurumun birbirlerini denetleyebilmesini sağlamak anlamına gelir.
Parlamento, Siyasi Partiler, Anayasa, Sivil Toplum, Katılım, demokrasinin içinde ve önünde olan kavram ve kurumlardır. Bu kavram ve kurumlara verilen değer ve gösterilen özen, demokrasinin belirleyicisidir. 15 Temmuz bizi kendimize getirdi. Demokrasiye sahip çıkma refleksimizi güçlendirdi. Demokrasinin güçlendirilmesi için yeni bir ortam yeni bir iklim yarattı.
Haydi Türkiye, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıralım. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşalım…
Facebook Yorum
Yorum Yazın