Sözler, sadece duymak isteyenler için. Fikirler, arayan ve uygulama gücüne, iradesine, niyetine, sahip olanlar için. Atmosferde asılı beklemekte onca kelime/anlam, ait olduğu kalbe ulaşmak için. Kim istiyor onları? Işıklandıracakları kişiler nerede? Oysa bir başkasına, olmayana, dolmayana, sahipliğe, bakıyor hep gözler. Sonsuz karşılaştırma oyununda egolar yarışta. Bu yüzden solup anlamını yitiriyor, en derin kavramlar. Onlara hayatında uygulama ile can suyu verecekleri bulamadığından. Anlamlar öksüz kalıyor, dışarı bakan gözlerin kenarında… Duymak istersen eğer bu sözler, içini unutmuş olan sana:
Her şey senin için değil. Her şey seninle ilgili değil. Algı çemberine girebilen şeyler sana ait olanlar. İyi ya da kötü diye sınıfladığın tüm deneyimler, taşıyabileceklerin sadece. Hak etmediğin hiçbir olumluya sahip olamazsın: Güç, başarı, erdem, aşk, para, unvan, sağlık,… beklentilerin her ne ise… İnanma sakın, liyakatini geliştirmeden, düşündün ve istedin diye sana geleceğine, gelse bile sende kalacağına. Masallarda bile kahramanlar mutlu sona gitmek için bedeller öderler. Parlayan her şeyin ardında, uykusuz geceler, berelenmiş eller, yorgun ayaklar, yıpranmış sinirler, dalgalanmış duygular, vardır. Güzel olan hiçbir şey, ihsan olarak bedavadan bırakılmaz insanın kucağına.
Başkalarının kolay, rahat, ışıltılı, yolunda gibi görünen hayatlarına bakıp kendinle karşılaştırma. İmrenmek olabilir ama kıskançlık ve içerleme duyma. Onlara bakıp da kısa çöpü çekmişçesine hayıflanma. Her olumsuz şey senin başına geliyor, her zorluk seni buluyor sanma. Ne kaderini, ne bulunduğun yerde olmana neden olan koşulları ve insanları sorumlu tutma. Çünkü dışarıdan baktığında mutfakta neler döndüğünü bilemezsin. Belki sana aynı seçenek sunulsa o parlaklığın bedelini ödeyemezsin veya ödemek istemezsin.
Kendi yaşam yoluna bak. Senin boyunda olan ve güçlenmen için sunulmuş olan zorluk armağanına şükran duy ve kabullen. Teslim olup karşılaştığında ödülünü bırakıp da gider o kendi yoluna. Kendi özüne sahip çıkman ve kalbini koruman en büyük zafer unutma. Dar geçitlerinden ilerlerken kendi yolunun, sana uzanan müşfik ellere, sevgi dolu yüreklere, umut, cesaret ve neşe çiçeklerine de vefayı hatırla. Senin değerini belirleyen sahip olduğun ve olacağın nesneler değil. Senin değerini belirleyen şey her saniyeni adadığın anlamın zamansızlığı-derinliği unutma.
Gözlerini içeri çevir, kaybolmaktan korunmak için. Birinci sorumluluğun mutlu olmaktır. Hayata yapacağın en büyük teşekkür ve sevdiklerine vereceğin en büyük armağandır mutlu olman. İçine bakan ve derinindeki kendiyle buluşan ise en zengin, en mutlu, en başarılı, en uyumlu, yaşamın şarkısı ile BİR olan insandır. Ve ancak kendi içindeki tüm savaşlardan zaferle çıkmış bu insan, ışıklanır, renklenir hayat bulur bir zamanların solmuş ama şimdi yeniden yeşeren kelimeleriyle. Derinine sahip çık ki kaybolmayasın. Mutlu ol ki mutlu kılasın. Yaşamla iş birliği yap ki sonsuza kadar yaşayasın.
Emel Eva Tokuyan
Facebook Yorum
Yorum Yazın