Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

ERKEK TUTUMUNA BİRKAÇ SÖZ

Yıllardır Ege’de yaşıyorum. Gözbebeğimiz İzmir’de. Bir kadın olarak, yaşamanın belki de en rahat olabildiği bir il. Ancak buna karşın öyle deneyimler biriktiriyoruz ki, burada bile cinsiyetimiz, insan olmaktan önce geliyor. Birçok hemcinsimin daha azına veya çoğuna tanıklık ettiği birkaç deneyimi paylaşmak istiyorum. Tabi hemcinslerim ne demek istediğimi anlayacaklardır. Dileğim ise erkeklerin, kendi içlerine dönüp düşünmeleri ve kendi adlarına birer pay çıkarmaları.

Uzun yıllar bir sivil toplum kuruluşunda yöneticilik yaptım. Kurum ve kuruluşlarla işbirliği içinde sayamayacağım kadar çok sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdik. Yine bir gün bir kurumla işbirliği yapacağız. Kurum yöneticisine dernek başkanı olarak numaram verilmiş. Planlama için görüşeceğiz. Kendisi beni aradı ve selamlama faslından sonra “Başkan Bey” ile görüşmek istediğini söyledi. Karşımdaki kurum müdürüne kendisini anladığımı, Başkanın ben olduğumu,  planlama kısmına geçebileceğimizi belirttim. Karşımdaki beyefendi bu söylediklerimin hiçbirini duymamış ya da anlamamış gibi iki kere daha “Başkan Bey” ile görüşmek isteğinde ısrar etti. Üçüncü tekrarımdan sonra ancak, bir kadının başkan olabileceğine ikna oldu, mahcup da olsa, proje kısmına geçebildik. 

Kurumsal görüşmelere gittiğimde bir erkek üyem bana eşlik etmiştir her zaman. Birçok seferler muhatap olduğum erkeğin beni muhatap alan soruları, yanımdaki erkeğe yönelttiğine şahit oldum. Hatta bazılarında üyemin “ Başkanımız hanımefendi, ona sormalısınız” demesi bile gerekti. Örnek çok ama ikisi yeter sanırım.

İş yerlerinde çalışırken, negatif cinsiyet ayrımcılığını yaşadım ve şahit oldum. Aynı şartlarda olan erkeğin tolere edilirken, kadının edilmediğini gördüm. Akıllı, güçlü ve yetenekli bir kadının, erkek yönetici tarafından bir an önce ekarte edilmesi gereken kişi olarak onları korkuttuğuna şahit oldum. Korkan bir erkek, korkunun derecesine göre sertleşmekten ve bunu legalleştirmekten geri kalmıyordu. Duygusal, zihinsel ve fiziksel şiddet oranı onların zayıflıkları ve korkuları ile aynı boyutlarda ilerliyordu. Ne kadar zayıf, o kadar şiddet dolu. (Güç, ancak sevgi dolu ve akıllı bireylerin sahip olabileceği bir şeydir. Zayıflar ve aptallar, şiddete başvurur.)

Bu bahsettiğim kişiler üniversite mezunu olup, kendini aydın ve modern olarak tanımlayan, küçük veya büyük ünvana sahip kişiler. Ancak “erkek” olmayı öğrenmek ile ilgili eksikleri var. Daha büyük eksikleri ise :“İçlerindeki dişil yönü kabul etmemiş olmaları” Bir erkek kendi içindeki dişil yönü tanıyıp, anlayıp, kabule geçmedikçe dışarıdaki dişili de kabul etmiyor. Ele güne karşı ve sosyal ortamlarda öğrenilmiş kalıpları tekrar etmekle yetiniyor.

Son olarak her trajedide yerden göğe kadar kınayan, lanet okuyan, erkekliğinden utandığını söyleyen birçok kişi oldu. Suçu dışarı aktarıp, günah keçisi ilan edip, ellerimizi temiz sanmak doğru değil. Olan biten her şeyin her birimizde bir karşılığı var, sorumluluğumuz var. Bir mesaja rastladım Twıtter’da. Bir astrolog kendisi ve bir erkek olarak tüm kadınlara şunu yayınlamıştı:

“Kendinizi güvensiz hissettiğiniz için özür dilerim. İnsanlığa umudunuzu yitirdiğiniz için. Kendinizi güçsüz hissettiğiniz için, o kadın ben olabilirdim diye aklınızdan geçirdiğiniz için ve korktuğunuz için özür dilerim. Karanlığa teslim olmuş her insan için özür dilerim… Vicdansız bilinçsiz ve kötü insanlar adına özür dilerim. Her ne parçam varsa bilinçlendiremediğim, kendimi geliştiremediğim” ormandagezenpenguen

Yazımın başında da belirttiğim gibi hemcinslerim ne demek istediğimi anlayacaklardır. Dileğim ise erkeklerin, kendi içlerine dönüp düşünmeleri ve kendi adlarına birer pay çıkarmaları. Umuyorum ki çabamızla zayıflığın doğurduğu şiddet, yerini gücün çocuğu olan sevgiye bıraksın.

Emel Eva Tokuyan

Facebook Yorum

Yorum Yazın