Düşüncelerimi bazen düz yazı ile bazen fıkra ile bazen kıssadan hisse ile bazen de şiir ile anlatmayı seviyorum. 90’lı yıllarda Yenilenebilir Enerjiyi Manisa Gündemine taşıyabilmek için, Bilim insanlarından oluşan Yenilenebilir Enerji Takımı kurmuş ve güneşle ısıtılıp güneşle soğutulabilecek yüksek enerji verimli bir konut tasarımı yapmıştık. Hiç unutamıyorum ekibimizde Norveçli Anna Grate Hesnes adında bir Profesör bayan da vardı. Manisa’nın beş yıllık meteoroloji verilerini inceledikten sonra “Manisa’da konutlarınızı yazın güneşle soğutup kışın güneşle ısıtabilirsiniz” diyordu. Güzel çalışmalar yapmış ancak uykusu derin kentimizde bir etkilenme sağlayamamıştık. Ben her ortamda, yenilenebilir enerjiyi gündemde tutmaya çaba gösterdim. Ülkemizde uygulan güneş enerjisi projelerini yerinde görmeye çalıştım. Kayseri’de Sanayi Sitesinde binaların çatılarının güneş tarlasına dönüştürüldüğünü gördüm. Güneş Enerjisi kooperatifi kuralım diye çalışmalar da yaptım. Yenilenebilir enerji dün olduğu gibi bundan sonra da hep gündemimde olacak. Manisa Ticaret ve Sanayi Odamızın bu tür girişimlere destek vereceğini bunu hep gündemde tuttuklarını görüyor ve bir Manisalı olarak mutlu oluyorum.
Bir güneş ülkesinde bulunuyoruz bunun değerini bilelim. Elektrik fişlerimizi güreşe takalım. Çatılarımızı güneş panelleriyle donatalım…
GÜNEŞ UYGARLIĞI
bilginler,
küresel ısınma
sürüyor artan bir hızla diyor
felakete sürükleniyoruz
geri dönülmezlerdeyiz diyor
bilginler araştırıyor gözlüyor
soruyor sorguluyor yazıyor ve söylüyor
duymayanınız kaldı mı
küremiz ısınıyor buzullar eriyor,
denizler yükseliyor, ormanlar yok oluyor
göller küçülüyor, ırmaklar kuruyor
kuraklık çoğalıyor, ilkbahar erken geliyor,
ağaçlar aldanıyor bitkiler erken çiçek açıyor,
çiçeklere don vuruyor sonbahar gecikiyor,
kuşlar göç yollarını şaşırıyor
yaşama alanları ölüm alanlarına dönüşüyor
erozyon hızlanarak artıyor
hastalıklar çoğalıyor
ozon kalkanındaki delik büyüyor
söylenenler korkutucu ama gerçek
bilmem yaşadıklarımız daha nasıl söylenecek
bilim adamları açık ve anlaşılır biçimde söylüyor
gerçekten söylüyor
söyledikleri görülüyor
gerçekten dünya ısınıyormuş
görmüyor musunuz ısınıyor
biz duysak da duymasak da
bilsek de bilmesek de
görsek de görmesek de
dünya gerçekten ısınıyor
gerçekten küresel çölleşme olacakmış.
gerçekten denizler yükselecekmiş
gerçekten ormanlar yok olacakmış
gerçekten salgın hastalıklar artacakmış
gerçekten kıyamet kopacakmış
anlayın artık ne olur gerçekten
kıyamet kopacakmış
söylenenleri
insanları korkutmak için bir kurgu
kafamızı karıştıracak bir tuzak
temelsiz bir söylem
uydurulmuş bir kuram sanmayın
tüm bunlar gerçekten olacakmış
gerçekten kıyamet kopacakmış
kendi soyumuzun hazırladığı
adım adım yaklaştığımız
bir kıyamet varmış
ve saat tam on ikide duracakmış
saat on ikiyi vurmadan
haydi bir şeyler yapalım n’olur
kıyamet saatini durduralım
ya da geri alalım birkaç dakika daha
yaşam sürsün
bir şeyler yapalım n’olur
yüzümüzü güneşe dönelim mesela
yüzünüzü güneşe döndüğünüzde
yüzümüz aydınlanır
yüzümüzü güneşe döndüğümüzde
gölgemiz arkamızda kalır
yüzümüzü güneşe döndüğümüzde
yolumuz aydınlık olur
yüzümüzü güneşe dönelim n’olur
çiçek gibi güzel
çiçekli bir güneş ülkesinde
karanlıktayız
don vuruyor filizlerimize
bir güneş ülkesindeyiz
bir güneş ülkesinde
ve karanlıkta ve aç ve susuz
çatlamıyor toprağa düşen tohum
boy vermiyor fidan
akmıyor dere
derinlere inerken su
yükseklere tırmanıyor kirlilik
ısıtan ışıtan yaşamın kaynağı güneşi
yakan kavuran karabasan yapan
insan soyu sorumlu
tüm yaşadıklarımızdan
ve yaşayacaklarımızdan
ve de yaklaşan sonumuzdan
sorumlu olanlar güneşi unutanlar
iki tür insan var
güneşi unutan
iki büyük grup insan
bir grup
aç gözlü hiç doymazlar
diğer grup da
vurdum duymazlar
hiç doymazların büyük orduları
topları tüfekleri atom bombaları
dolu kasaları
dünyanın her yerinde bankaları var
çevreyi kirletiyorlar
sürekli tüketiyorlar
dünyanın ali kıranı baş keseni oldular
ya vurdum duymazlar
elle gelen düğün bayram diyorlar.
başa gelen çekilir diyorlar
buna da şükür diyorlar
biliyor musunuz kabahatin büyüğü onlarda
kabahatli onlar vurdum duymazlar
bir de bizim gibi şimdilik azınlıkta kalanlar var
kıyamet saatinin yaklaştığını gören
saçını başını yolanlar var
araştırıyorlar soruyorlar sorguluyorlar
toplanıyorlar dağılıyorlar yine toplanıyorlar
yazıyorlar konuşuyorlar
onlar konuştukça gerçeği haykırdıkça
onlara felaket tellalı diyorlar
bir güneş ülkesindeyiz
susuzluk karabasan gibi
ve kirlilik
delinen ozon tabakası
ve yitip giden umutlar
güneşi unuttuğumuz
çiçek gibi güzel
çiçekli bir güneş ülkesindeyiz
benim gibi yetmişi aşanlar bilirler
hani bir zamanlar
güneşi içenlerin türküsünü söylüyorduk
“akın var güneşe akın
güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın” diyorduk
şimdi bakın çevrenize
akın makın kalmadı
akın olsaydı böyle olmazdı
bir zamanlar umut vardı
akın vardı güneşe
güneşin zaptı yakındı..
n’olur akın yine olsun
yine birlikte söyleyelim
güneşi içenlerin türküsünü
yine akın başlasın güneşe akın
güneşe dönelim yüzümüzü
yüzümüz aydınlansın
güneşe dönelim yüzümüzü
gölgelerimiz arkamızda kalsın
güneşe dönelim yüzümüzü
yüzümüz gibi yolumuz da aydınlansın
güneşe akın başlasın
yitip gidiyor dünyamızdan
güzel olan ne varsa
bağlarımız kopuyor yaşamla
uygarlık diye diye mahvettik uygarlığı
uygarlık diye diye yok ettik güzel olan her şeyi
şimdi saat on ikiye beş var
kim bilir belki daha az kalmıştır
belki birazdan saat on ikiyi vuracak
bilin ki, saat tam on iki de duracak
gelin daha birkaç dakika varken on ikiye
yeni bir uygarlık kuralım hep birlikte
yeni bir uygarlık
uygarlığın adı kesin güneş uygarlığı olsun
güneş uygarlığında
hava temiz su temiz toprak temiz
insan temiz olmalı
dünya aydınlanmalı
bırakıp, dünyamızı kirleten her şeyi
güneşe yönelmeli
güneşin ve evrenin değerini bilmeli
güneş uygarlığı mutlaka kurulmalı
uygarlığın güneşi
çiçek gibi güzel çiçekli bir ülkeden
anadolu’dan doğmalı
güneş uygarlığının
sönmeyen ateşi hep yanmalı
haydi hep birlikte
güneşe dönelim yüzümüzü.
yüzümüz aydınlansın
güneşe dönelim yüzümüzü
yolumuz aydınlık olsun
güneşe akın
başlasın
Facebook Yorum
Yorum Yazın