Hayvan Hakları gündeme geldiğinde, hemen sorun hayvanları kimlerden koruyoruz?
Çevre Koruma gündeme geldiğinde sorun, çevreyi kimlerden koruyoruz?
İnsan Hakları Günü'nde soruyorum, insanı kimlerden koruyoruz?
Tüm bu soruların tek bir cevabı var: İnsandan koruyoruz.
Herşeyi, geçmişi bugünü ve geleceği insanlardan korumaya çalışıyoruz.
İnsanın insanla olan ilişkilerini düzenlemekle geçiyor ömrümüz.
Hukuk doğayı, insanı, herşeyi insandan korumak için var. Hatta insanı devletten korumak için var.
Aynıymış gibi algılanan birbiri ile ilişkili ancak aynısı olmayan iki ayrı kavram hukuk ve kanun. Hukuk adalet duygusudur. Amaçlanan kanun devleti olmak değil hukuk devleti olmaktır. Kanun bazen insanın yüreğini sızlatıyorsa, hukuka uygun olamadığı içindir. İnsan Hakları, kanun devletiyle değil hukuk devletiyle korunur.
Demek ki hukuk dediğimiz kavram yaşamı düzenlemeye yöneliktir. İnsanın insanla ilişkisine bakarak, toplumların ülkelerin gelişmişlik düzeyine ilişkin saptamalar yapabiliriz.
1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, "İnsan Haklarının Anayasası" olarak tanımlanır. İnsanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlüklerini tanımlar, her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye ve onur kırıcı cezalara tabi tutulamayacağını ilan eder. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi yolunda uluslararası toplum tarafından sürdürülen çabalara yol gösterici işlevini bugün de sürdürür. 1948'de kabul edildiği tarih 10 Aralık her yıl Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler çerçevesinde oluşturulan temel insan hakkı sözleşmelerinin tümüne taraftır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin ürünü olarak, insanların
doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgedir.
İnsan hakları sorunu, insanların ve ülkelerin gündeminde olacak ve olmaya devam edecektir her zaman. Bütün uygar ülkelerin hükümetleri, insan hakları ihlallerine meydan vermemeyi başlıca görev olarak kabul etmek durumundadır. Ancak insan haklarının korunması görevi, sadece hükümetlerin başarabileceği bir iş değildir. Bu görev, bütün kuruluşların, bütün insanların işbirliğini gerektirmektedir. Bu çerçeve içerisinde, insan hakları bilincinin ve insan haklarının tam olarak benimsenerek, uygulanması için gerekli sorumluluk duygusunun toplumda ve bütün insanlarda bulunması büyük önem taşımaktadır.
Çağdaş insan hakları anlayışını yansıtacak ve tüm Birleşmiş Milletler üyesi devletler için geçerli standartları içeren bir belgeye duyulan ihtiyaç sonunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni çıkarmıştır ortaya. Bu belgeye göre, can ve mal güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasi haklar gibi geleneksel hak ve özgürlükler, birinci kuşak haklar çalışma hakkı, adil ve eşit ücret, insan haysiyetine yaraşır bir yaşam düzeyine kavuşma hakkı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı gibi bir takım önemli haklarımızın olduğunu öğrenerek savunmaya başladık.
Teknolojik gelişmeye paralel olarak temiz bir çevrede yaşama hakkı, bilgisayar verilerine karşı özel hayatın korunmasını isteme hakkı, sanat ve bilim özgürlüğü, tüketici hakkı, tıbbi ve biyolojik gelişmelere karşı korunma gibi haklarımızı da savunuyoruz.
Haklarımız sürekli olarak gelişen insanla birlikte gelişmektedir. Onurlu yaşama hakkı, özgürlük, eşitlik, dayanışma, vatandaşlık hakları, adli haklar gibi haklarımızı dile getiriyoruz.
Yazımı bir soruyla noktalamak istiyorum: Dünya İnsan Hakları Günü'nde ülkemizde ve kentimizde etkinlikler düzenlendi mi? İnsan hakları yeterince özümsendi mi? İçselleştirildi mi? Keşke bu soruların yanıtına hep birlikte, yürekten evet diyebilsek...
Çevre Koruma gündeme geldiğinde sorun, çevreyi kimlerden koruyoruz?
İnsan Hakları Günü'nde soruyorum, insanı kimlerden koruyoruz?
Tüm bu soruların tek bir cevabı var: İnsandan koruyoruz.
Herşeyi, geçmişi bugünü ve geleceği insanlardan korumaya çalışıyoruz.
İnsanın insanla olan ilişkilerini düzenlemekle geçiyor ömrümüz.
Hukuk doğayı, insanı, herşeyi insandan korumak için var. Hatta insanı devletten korumak için var.
Aynıymış gibi algılanan birbiri ile ilişkili ancak aynısı olmayan iki ayrı kavram hukuk ve kanun. Hukuk adalet duygusudur. Amaçlanan kanun devleti olmak değil hukuk devleti olmaktır. Kanun bazen insanın yüreğini sızlatıyorsa, hukuka uygun olamadığı içindir. İnsan Hakları, kanun devletiyle değil hukuk devletiyle korunur.
Demek ki hukuk dediğimiz kavram yaşamı düzenlemeye yöneliktir. İnsanın insanla ilişkisine bakarak, toplumların ülkelerin gelişmişlik düzeyine ilişkin saptamalar yapabiliriz.
1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, "İnsan Haklarının Anayasası" olarak tanımlanır. İnsanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlüklerini tanımlar, her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye ve onur kırıcı cezalara tabi tutulamayacağını ilan eder. İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi yolunda uluslararası toplum tarafından sürdürülen çabalara yol gösterici işlevini bugün de sürdürür. 1948'de kabul edildiği tarih 10 Aralık her yıl Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.
Türkiye, Birleşmiş Milletler çerçevesinde oluşturulan temel insan hakkı sözleşmelerinin tümüne taraftır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin ürünü olarak, insanların
doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgedir.
İnsan hakları sorunu, insanların ve ülkelerin gündeminde olacak ve olmaya devam edecektir her zaman. Bütün uygar ülkelerin hükümetleri, insan hakları ihlallerine meydan vermemeyi başlıca görev olarak kabul etmek durumundadır. Ancak insan haklarının korunması görevi, sadece hükümetlerin başarabileceği bir iş değildir. Bu görev, bütün kuruluşların, bütün insanların işbirliğini gerektirmektedir. Bu çerçeve içerisinde, insan hakları bilincinin ve insan haklarının tam olarak benimsenerek, uygulanması için gerekli sorumluluk duygusunun toplumda ve bütün insanlarda bulunması büyük önem taşımaktadır.
Çağdaş insan hakları anlayışını yansıtacak ve tüm Birleşmiş Milletler üyesi devletler için geçerli standartları içeren bir belgeye duyulan ihtiyaç sonunda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni çıkarmıştır ortaya. Bu belgeye göre, can ve mal güvenliği, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyasi haklar gibi geleneksel hak ve özgürlükler, birinci kuşak haklar çalışma hakkı, adil ve eşit ücret, insan haysiyetine yaraşır bir yaşam düzeyine kavuşma hakkı ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı gibi bir takım önemli haklarımızın olduğunu öğrenerek savunmaya başladık.
Teknolojik gelişmeye paralel olarak temiz bir çevrede yaşama hakkı, bilgisayar verilerine karşı özel hayatın korunmasını isteme hakkı, sanat ve bilim özgürlüğü, tüketici hakkı, tıbbi ve biyolojik gelişmelere karşı korunma gibi haklarımızı da savunuyoruz.
Haklarımız sürekli olarak gelişen insanla birlikte gelişmektedir. Onurlu yaşama hakkı, özgürlük, eşitlik, dayanışma, vatandaşlık hakları, adli haklar gibi haklarımızı dile getiriyoruz.
Yazımı bir soruyla noktalamak istiyorum: Dünya İnsan Hakları Günü'nde ülkemizde ve kentimizde etkinlikler düzenlendi mi? İnsan hakları yeterince özümsendi mi? İçselleştirildi mi? Keşke bu soruların yanıtına hep birlikte, yürekten evet diyebilsek...
Facebook Yorum
Yorum Yazın