Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

KAYBOLMUŞ RUHLAR

Bir akşamüstü şehrin en kalabalık caddelerinden birinde dört yol ağzındayız. Trafik kıpırdamıyor. Yollar araç, kaldırımlar çeşitli yönlere yönelmiş hızlıca adımlarla yürüyen insanlarla, dolu. Şoför kalabalığa baktı ve İtalyanca bir şeyler söyledi, düşünceli gözlerle. Yanımda oturan rehberden rica ettim:
-Çevirir misiniz? Ne söyledi?
-Kaybolmuş ruhlar. Nereye gideceklerini bilmiyorlar. Evleri neresi bilmiyorlar…
Bu söz derinden etkiledi beni. Ve rehbere dedim ki:
-Bir insan her akşam evine gidiyor olabilir. Ama yine de kaybolmuş bir ruh olabilir.
Birçok derin anı ile dönüşmüş olarak döndüğüm o yolculuktan kalan değerli anlardan biriydi benim için.
İnsan ne zaman kaybolur? Kaybolduğunu ne zaman anlar? Evine götüren yolu bulur mu? Nasıl bulur? Döndüğünde aynı kişi olur mu?
Bütün mitoslar, masallar, efsaneler aktı zihnimden. Kahramanın sonsuz yolculuğu…Hiçbirinde olağan hayatında akışında, kendine acıyarak ve keşke’ lerle günlerini sayıp, korkusuna teslim olmuş bir kahraman bulamadım.Adları değişse de her bir mitosta efsanede, giden dönmez yollarını seçtiler, kuyuya-labirente-cehenneme-mağaraya girdiler.Olmazı oldurmak gibi bir iddiaları da yoktu.Ama yolun getirdiğine arkalarını dönmediler.Korktu mu kahramanlar?Hiç acı çekmediler mi?Kayıp vermediler mi?Alkışlandılar mı?Desteklendiler mi?Anlaşıldılar mı?
Açıkcası korktular ama korkularına rağmen yürümeyi başarabildiler kararlılıkla ve ellerinden gelenin en iyisini yaparak. Çok kayıplar verdiler, acı çektiler ancak merhameti ve adaleti korumayı bildiler yine de. Alkış aldıkları oldu kimi zaman ama bunu umursamadılar. Onları anlayan yolu-yolculuğu-yolcu olmanın doğasını bilen küçük bir azınlıktı her zaman.
Ancak kahramanı düştüğü yerden kaldıran, olmazı olduran, dayanmasını sağlayan, karanlığını aydınlatan, kaybolduğunda yolunu bulduran, asıl nokta, her ne olursa olsun KALBİ İLE KURDUĞU BAĞLANTIYDI. Kahramanın kalbi ile attığı her adım kendisine yaklaşmasını-kendisine dönüşmesini sağladı, onu kendine, evine taşıdı her zaman.
İnsan ne zaman kaybolur? Ne zaman kendi öyküsünün kahramanlığından figüran rolüne sürülür? Kalbini unuttuğu zaman, derininden gelen sese kulağını kapattığında. Hiçbir bedel ödemeden her şeye ve en iyisine sahip olacağını sandığında, kendisine giden kapıyı kapattığında insan kaybolmaya başlar.
Hayat yolcusunu sever ve hiçbirinin kaybolmasını istemez doğası gereği.Tam da bu yüzden onu yolcuğa çıkması için davet eder kendi yöntemleriyle.Hayatın çağrısı kimi zaman acı bir tecrübeyle gelir kimi zaman bir kayıp ya da bizi sıkıştıran, zorlayan bir durumla.Her zaman verebileceğimiz iki yanıt vardır.Birincisi; bu çok zor, ben yapamam, bir tek beni buluyor deyip kendimize acımak ya da görmezden gelip arkamızı dönmek, bir sonraki çağrıya kadar oyalanmaya devam etmek.İkincisi; Hoş geldin, kendimle buluşmaya hazırım demek…..Hepimize iyi yolculuklar...

Facebook Yorum

Yorum Yazın