Seni ne durdurdu? Söze dökemediklerini kendine söyle şimdi. Burada sadece “Sen” ve “Sen” varsın. Rahat ol. Yoksa son nefesine kadar onun tutsaklığından kurtulamayacaksın. Şimdi itiraf zamanı; kimsenin bilmesine gerek yok. Sen bil, yeter. İçimizde ışık olduğu kadar karanlık da var. Ne kadar bakmak istemezsek de. Biz bakmadığımız için kaybolmuyor, yok saydıkça yok olmuyor. Karanlıkta kol kola vermiş bekliyorlar. Tam sen kaderini değiştirecek bir adım atacakken, herkesin kabul edebileceği giysilere bürünüp çıkıyorlar meydana. Sen dâhil herkes tarafından kabul görüyorlar bu giysileri ile. Kim mi onlar? Korkunun çocukları.
Yol boyunca sen farkında olmadan, girip yerleştiler içine. Işığını tüketerek besleniyorlar. Onların yaşamına son verecek her cesur adımını engellemek işleri. Senin zayıf noktalarını kullanıyorlar sana karşı. Manipülasyon en etkin yöntemleri. Duruyorsun, onları her dinlediğinde. Adım atacakken, ilerleyecekken, koşacakken, duruyorsun. Durdukça keşkeler biriktiriyorsun elinde, olmayışının hesabını başkasına aktarıp anlamsız öfkeyi büyütüyorsun, koşulları suçlayıp kendine temize çekiyorsun. Ama o bağrına gelip oturan boşluk duygusu ve iç sıkıntısı daha da yer yapıp büyüyor yerinde.
Hiç çocukları seyrettin mi? Nasıl da korkusuzlar, nasıl yargısız, nasıl esnekler ve kabulleri ne kadar geniş. Ne kadar çok ANda yaşıyorlar. Nasıl bütün hücreleri ile gülüyorlar. Yeni deneyimlere nasıl cesurca adım atıyorlar. Yaralarını ne çabuk sarıyorlar. İşte sen de bir zamanlar öyleydin. Cesurca kucaklıyordun yeni deneyimleri. Canın yandığında onu dibine kadar yaşayıp, orda bırakıp yeni bir AN’a adım atıyordun. Koşulsuzca sevip, merakla, hayranlıkla ve coşkuyla kucaklıyordun hayatı. O çocuk sendin, çocuk sen.
Seni koruyoruz derken, ne çok gözünü korkuttular da sınır çizdiler deneyimlerine değil mi? Önündeki her yeniye, korkarak yaklaşman kendini gerçekleştiren kehanete dönüştü. “Korktuğum başıma geldi” deyip sonraki adımlarından da vazgeçtin. Belki de en büyük günahtır kişinin kendi hayatına sahip çıkmaktan vazgeçmesi, hayatının akışını korkunun çocuklarına teslim etmesi. Korkunun çocukları; kuşku, kaygı, küçük hesap kitapla el ele yürümesi. Sonra kalbin kırıldı, yeni insanlara kalbini kapattın. Sonra başarısız işlerin oldu, başka işlere başlamadın. Sonra güvenlik sınırların çok katılaştı. Güvenli bildiğin alanların dışına çıkamadın. Ne kadar bekleyeceksin kendine çizdiğin bu dairenin içinde. Son nefesindeki, artık her şeyi anlamış ama hiçbir şeyi değiştirmek için zamanın kalmadığı o ana kadar mı?
Biliyor musun? Senin istediğin kişi olmanda, istediğin hayatı yaşamanda, hayallerinin inşacısı olmanda, diğerlerinin, dış koşulların, bulunduğun yerin, yaşamını oluşturanların etkisi sandığın kadar büyük değil. İşte, aşkta, yaşam alanlarında yaşadığın olumsuz deneyimler değil, kendini gerçekleştirmemenin engeli. Dışarıda dost da yok, düşman da. Hepsi sende, senin içinde. Sen yeter ki dene, sen yeter ki yola çık. Biliyorum çok korkuyorsun. Ama hiç denememektense denedim demek iyidir. Kaygılarını dinleme. Arkana bakma-arkana bakarak ilerleyemezsin. Durma, sakın durma. En derinindeki sesi dinle. O bilge ses seni kendine götürecektir. Ona güven. Bu hayattaki birincil sorumluluğun, kendini “VAR” etmektir. Hatırla…
Emel Eva Tokuyan
Facebook Yorum
Yorum Yazın