Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

MASUM DEĞİLİZ 1

Hayatta en çok neyi kaybetmekten korkarsınız? Sessiz ve sakin kalıp bir düşünün… Bu soruya verdiğiniz yanıt; sizin hayatınızı neye göre ve neden yaşadığınızın yanıtıdır aynı zamanda. Elbette önemsediğiniz şeyler zemine ve şartlara göre değişim gösterecektir. Ancak hepimiz için geçerli olacak ortak bir yanıtı var bu sorunun: Kalbimizi ve aklımızı korumak, tüm yaşadığımız sürece insan olabilmek, insan kalabilmek.

Diyeceksiniz ki “İnsan değil miyiz” Kuşkusuz bu sorunun yanıtı da “Evet. İnsanız.” Ancak aynı değerde, kalitede ve ASALETTE değil. Nasıl ki toprak ana binlerce farklı nitelikte, renkte, şekilde, sertlikte, değerde taşı içinde taşıyorsa; üzerinde de çakıldan elmasa farklı donanımlarda insanı barındırıyor. İnsan nasıl en ışıklı, en dayanıklı, en kıymetli elmasa döner? BİLGİ, SEVGİ, zaman, çaba ve emekle…

Oysa kolaya ve rahata düşkünlüğümüz alıkoyuyor kendimizi işlemekten. Beynimizin prefrontal korteksini geliştirmediğimiz için kararlarımızın çoğu dürtüsel ve geleceği gözetmeksizin veriliyor. Günün adamı olmak ve geçiştirmek kolayımıza geliyor. Okumak, zahmete girmek, üretmek yorulmak işimize gelmiyor. Ta ki bir ucu bize dokunana, canımız yanana kadar. Yapmamız gerekeni yapmak için sorumluluk almadığımızda kötülüğü besliyoruz; hem içimizde hem dışımızda. KÖTÜLÜK CEHALETİN KARANLIK KUYTULARINDA BESLENİYOR. Masum değiliz kötülüğü durdurmak için hiçbir şey yapmadığımızda.

Tarihe bakın kaç ortaçağ yaşadık insanlık olarak? Bilimin, sanatın, felsefenin yok edilmesi ile patinaj yaptı insan.  Gerçek bir sanatçının, gerçek bir bilim insanın, gerçek bir filozofun bir insanı bırakın bir başka varlığa zarar verebileceği fikri yan yana durabiliyor mu? Kötülük cehaletten doğuyor an be an. Cehaleti yok etmek için hiçbir şey yapmıyorsak acı sonuçlarına hem kişi olarak hem insanlık olarak katlanmak ve acı çekmek düşüyor payımıza.

Küçük bir kötülük, büyük kötülüğün yolunu açıyor. Görmezden geldiğimiz en küçük zalimliğin arkası katlanarak gelir. Göz yumduğumuz kötülük zalim sıfatını üzerimize giydirir. Bu kötüdür demek, yargılamak, ne kadar tiksinti duyduğumuzu haykırmak, kendimizi iyi hissetmek adına veya sahte gururla nefret söylemleri yapmak bizi hiçbir yere götürmez. Sorunumuzu çözmez.. Kötülük karşısında “ ahlaki ümitsizliğe ve ahlaki kararsızlığa düşmemiz”  de hiçbirimize bir şey kazandırmaz. Kötü olan er ya da geç cezasını buluyor mutlaka. Ancak mesele kötülüğün kökenini yok etmek. Her birimiz kendi aklımıza ve kalbimize bakmalıyız. Eğer kendimizi iyileştirmezsek, kendi cehaletimizden kurtulmaz isek kendi kötülüğümüz ve cehaletimiz bizi tüketecek. “SEVGİNİN OLDUĞU YERDE İYİLEŞME VARDIR!.Sevginin ilk görevi kendini kötülüklerden arındırmaktır.Hayatın anlamı iyilikle kötülük arasındaki mücadelede ve iyiliğin kazanacağına duyulan inançtadır”. Eğer tek birimiz bile aklını ve kalbini kötüden arındırarak iyiliğe, saflığa ve ışığa dönüştürebiliyorsa bu; tüm insanlık adına kötülüğe karşı kazanılmış büyük bir başarıdır.

Facebook Yorum

Yorum Yazın