İyi öğretmen, ezberleten değil, sevgiyi, bilgiyi paylaşarak büyütmeyi ve öğrenmeyi öğretendir. Ben sevmeyi, öğrenmeyi ve paylaşmayı öğretmenlerimden öğrendim. Okuması yazması olmayan topraksız yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak, başarımı öğretmenlerime borçluyum. Öğretmenlerim olmasaydı, işim, babam gibi çobanlık olurdu. Belki, en iyi çoban ben olurdum ama daha da öteye gidemezdim.
İlköğrenimimi Akhisar'ın Büknüş köyünde tamamladım. Köye her yeni öğretmen geldiğinde babam, elimden tutar beni okula öğretmene götürür "eti senin kemiği benim, oğlumu okutun ne olur, okusun benim gibi çoban olmasın" derdi.
Öğretmenlerim benimle yakından ilgilendiler. Son sınıfa geldiğimde benim için parasız yatılı okul araştırması yapmaya başladılar. Hasan Ali Eren öğretmenim, beni Balıkesir'de yapılan sınavlara götürdü. Sınavları kazanınca diğer öğretmenim Orhan Seyfi Temel'de İzmir'e Askeri Hastane'ye sağlık muayenesine götürdü. Hem de kendi keselerinden, babamdan herhangi bir ödeme istemeden. İnsan böyle öğretmenleri anmaz mı onlara kurban olayım demez mi? Ve ben öğretmenlerimin sayesinde Konya Astsubay Hazırlama Orta Okulu'nda okuma hakkını kazanmış oldum. Babamın okuması yazması olmadığı için, 13 yaşında köyümden çıkıp Konya'da bulunan okula tek başıma gittim. Şimdi 13 yaşındaki çocukları bırakın il dışına, mahalle bakkalına bile göndermekten çekiniyorlar. Benim özgüvenim daha çocukken ailemin desteği olmadan başardığım işlerle gelişti. 1964 yılında Astsubay oldum. Astsubaylık yaparken Ankara Akşam Ticaret Lisesi'ni bitirdim. Ordudan ayrılıp, yüksek öğrenime başladım. 1975 yılından bu yana kooperatifçilik yapıyorum. Kooperatiflerin her türünde, kuruculuk ve yöneticilik yaptım. 70 yaşındayım çalışmaya devam ediyorum.
Yazımın başında da belirttiğim gibi, başarılarımı öğretmenlerime borçluyum. Öykü, şiir, deneme yazmaya ilkokulda öğretmenlerimin sayesinde başladım. Bitmeyen okuma isteğini öğretmenlerim aşıladılar bana.
24 Kasım Öğretmenler Günü'nde ilkokul öğretmenlerimi anmak istedim. Ancak bu önemli günde önemsediğim bir gerçeği paylaşmadan geçemeyeceğim. Benim çocukluğumdaki öğretmenlerle bugünkü öğretmenler arasında bence dağlar kadar fark var. Benim öğretmenlerim daha idealistti. Benim öğretmenlerim sadece öğrencilerini değil, köylünün eğitilmesini ve kalkınmasını da dert edinirdi. Benim öğretmenlerim, sadece öğrencileriyle değil, köylülerle de ilgilenir, inşaat yapmayı, bitki yetiştirmeyi, fidan dikmeyi, tarlada çalışmayı, ağaç aşılamayı, sorun çözmeyi bilirdi. Okuldaki işleri bittiğinde arabalarına binip kentin yolunu tutmazlardı. Görevli oldukları köyde yaşarlar, köylülere örnek olurlardı.
Başöğretmen Atatürk'ün bize gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunu yeni nesillere öğretmenler gösterecekti, aydınlanma Atatürk'ün başlattığı gibi devam edecekti. Edecekti deyişimin nedeni, ettiğinden emin olamayışımdandır. Haydi öğretmenler, yeni kuşakları yeniden yetiştirebilmek için Başöğretmen Atatürk'ün istediği gibi aydınlanmanın meşalesi olalım diyor ve öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyorum...
İlköğrenimimi Akhisar'ın Büknüş köyünde tamamladım. Köye her yeni öğretmen geldiğinde babam, elimden tutar beni okula öğretmene götürür "eti senin kemiği benim, oğlumu okutun ne olur, okusun benim gibi çoban olmasın" derdi.
Öğretmenlerim benimle yakından ilgilendiler. Son sınıfa geldiğimde benim için parasız yatılı okul araştırması yapmaya başladılar. Hasan Ali Eren öğretmenim, beni Balıkesir'de yapılan sınavlara götürdü. Sınavları kazanınca diğer öğretmenim Orhan Seyfi Temel'de İzmir'e Askeri Hastane'ye sağlık muayenesine götürdü. Hem de kendi keselerinden, babamdan herhangi bir ödeme istemeden. İnsan böyle öğretmenleri anmaz mı onlara kurban olayım demez mi? Ve ben öğretmenlerimin sayesinde Konya Astsubay Hazırlama Orta Okulu'nda okuma hakkını kazanmış oldum. Babamın okuması yazması olmadığı için, 13 yaşında köyümden çıkıp Konya'da bulunan okula tek başıma gittim. Şimdi 13 yaşındaki çocukları bırakın il dışına, mahalle bakkalına bile göndermekten çekiniyorlar. Benim özgüvenim daha çocukken ailemin desteği olmadan başardığım işlerle gelişti. 1964 yılında Astsubay oldum. Astsubaylık yaparken Ankara Akşam Ticaret Lisesi'ni bitirdim. Ordudan ayrılıp, yüksek öğrenime başladım. 1975 yılından bu yana kooperatifçilik yapıyorum. Kooperatiflerin her türünde, kuruculuk ve yöneticilik yaptım. 70 yaşındayım çalışmaya devam ediyorum.
Yazımın başında da belirttiğim gibi, başarılarımı öğretmenlerime borçluyum. Öykü, şiir, deneme yazmaya ilkokulda öğretmenlerimin sayesinde başladım. Bitmeyen okuma isteğini öğretmenlerim aşıladılar bana.
24 Kasım Öğretmenler Günü'nde ilkokul öğretmenlerimi anmak istedim. Ancak bu önemli günde önemsediğim bir gerçeği paylaşmadan geçemeyeceğim. Benim çocukluğumdaki öğretmenlerle bugünkü öğretmenler arasında bence dağlar kadar fark var. Benim öğretmenlerim daha idealistti. Benim öğretmenlerim sadece öğrencilerini değil, köylünün eğitilmesini ve kalkınmasını da dert edinirdi. Benim öğretmenlerim, sadece öğrencileriyle değil, köylülerle de ilgilenir, inşaat yapmayı, bitki yetiştirmeyi, fidan dikmeyi, tarlada çalışmayı, ağaç aşılamayı, sorun çözmeyi bilirdi. Okuldaki işleri bittiğinde arabalarına binip kentin yolunu tutmazlardı. Görevli oldukları köyde yaşarlar, köylülere örnek olurlardı.
Başöğretmen Atatürk'ün bize gösterdiği bilimin aydınlattığı çağdaş uygarlık yolunu yeni nesillere öğretmenler gösterecekti, aydınlanma Atatürk'ün başlattığı gibi devam edecekti. Edecekti deyişimin nedeni, ettiğinden emin olamayışımdandır. Haydi öğretmenler, yeni kuşakları yeniden yetiştirebilmek için Başöğretmen Atatürk'ün istediği gibi aydınlanmanın meşalesi olalım diyor ve öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü yürekten kutluyorum...
Facebook Yorum
Yorum Yazın