Merhaba, konuşulacak zamanda susmak, susulacak zamanda konuşmak insana acı verirmiş. Yazılacak zamanda yazamamak, yazılmayacak zamanda yazmak da öyle bence.
Yazmak mı, yazmamak mı? Söz verdiysen yazacaksın, diyerek başladım yazmaya.
Yazacağım tamam da ne yazayım?
Dün 15 TEMMUZ başlıklı bir yazı yazmayı kararlaştırmıştım. Yazacaklarımı kafamda tekrarlayıp duruyordum.
15 Temmuz, Şerefli ordumuz içinden çıkan hainlerle değil, halkın dayanışmasıyla, demokrasiye sahip çıkmasıyla anılacaktır şeklinde başlayıp devam edecektim yazıma.
Kınalı kuzularımızı yazacaktım. Gençlerimizi “En büyük asker bizim asker” diyerek davul zurnayla askere gönderdiğimizi yazacaktım. 15 Mayıs’ta askerlerimizin durumuna üzüldüğümü, yüzlerindeki ifadenin, yüreğimi kanattığını gözlerimi yaşarttığını yazacaktım ve NE OLUR ERLERİMİZİ KINALI KUZULARIMIZI YARGILAMANIN DIŞINDA TUTALIM, ONLARI VE GÖZÜ YAŞLI AİLELERİNİ RAHATLATALIM diyecektim. ŞEREFLİ ORDUMUZU KARŞI TUTUMUMUZU ŞEREFSİZ İSYANCILAR YÜZÜNDEN DEĞİŞTİRMEYELİM, BU KONUYA ÖZEN GÖSTERELİM diye uzun uzun yazacaktım.
Yurttaşlarımızın demokrasiye sahip çıkmasından duyduğum mutluluğun altını çizecektim. Gerçekten öyle değil mi? Yurttaşlarımız demokrasiye sahip çıktılar. Basınımız demokrasiye sahip çıktı. Siyasi Partilerimiz demokrasiye sahip çıktı. Birlikte karar aldılar. Aynı bildiriye imza attılar. Gönül, meydanlarda aynı otobüsün üstüne birlikte çıkabilseler, sırayla halka birlikte hitap edebilseler istiyor. Ne güzel olur değil mi? Yurttaşlar arasında özlediğimiz işbirliği, dayanışma ve toplumsal barış güçlenir.
Dün gece OHAL ilan edilince, OHAL üzerine de yazayım istedim. OHAL Anayasamızda var. Yetkili kurumlar karar alıyor ve uygulanıyor. OHAL 3 ay sürecek. Anayasanın 120'nci Maddesi ile 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 3'üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) bendine göre, ülke genelinde uygulanacak. Birçok yurttaşımızın “OHAL nedir?” sorusuna yanıt aradığını düşünüyorum.
1982 Anayasası'nda hangi şartlarda olağanüstü hal ilan edileceği yer alıyor. Buna göre, “Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım, Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması” gibi durumlarda, olağanüstü hal ilan edilebiliyor.
Bu günlerde kulağımız hep haberlerde olacak.
Ekonomik faaliyetler devam edecek. Demokrasi Nöbeti de devam edecek deniliyor. Ne kadar devam eder, nasıl devam eder bilemiyorum.
Dileğimiz demokrasiye sahip çıkma ve etkin yurttaş olma bilincinin geliştirilmesidir.
Başka Türkiye yok. Ülkemizi ve demokrasimizi korumalıyız. Yurttaşlarımız arasında, barış kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Demokrasi nöbeti sadece bir siyasi parti tarafından tutuluyormuş izlenimi verilmemeli. Nöbet tutulacaksa tüm yurttaşlar tarafından tutulmalı.
Darbe, kalkışma, isyan ne derseniz deyin, bastırıldı. Bundan daha güzel bir haber olamaz. Ülkemizin, cumhuriyetimizin ve demokrasinin değerini bilelim. İsyancıları, şerefli ordumuzdan ayrı tutalım. Ve kınalı kuzularımızı, onların ailelerini rahatlatacak açıklamaları gecikmeden yapalım. Erlerimizin durumunu, kandırıldıklarını dikkate alalım. Büyük büyük insanlar kandırılırken, onlar da kandırılmış olamaz mı?
Yarınlara umutla bakalım. Bu günler de geçecek. Bu güzel ülke, barış kardeşlik ve dayanışmayla güçlenip gelişecek. Şimdi demokrasi için, ülkemizin mutlu geleceği için kucaklaşma zamanıdır. İnanın yarınlar daha güzel olacak…
Yazmak mı, yazmamak mı? Söz verdiysen yazacaksın, diyerek başladım yazmaya.
Yazacağım tamam da ne yazayım?
Dün 15 TEMMUZ başlıklı bir yazı yazmayı kararlaştırmıştım. Yazacaklarımı kafamda tekrarlayıp duruyordum.
15 Temmuz, Şerefli ordumuz içinden çıkan hainlerle değil, halkın dayanışmasıyla, demokrasiye sahip çıkmasıyla anılacaktır şeklinde başlayıp devam edecektim yazıma.
Kınalı kuzularımızı yazacaktım. Gençlerimizi “En büyük asker bizim asker” diyerek davul zurnayla askere gönderdiğimizi yazacaktım. 15 Mayıs’ta askerlerimizin durumuna üzüldüğümü, yüzlerindeki ifadenin, yüreğimi kanattığını gözlerimi yaşarttığını yazacaktım ve NE OLUR ERLERİMİZİ KINALI KUZULARIMIZI YARGILAMANIN DIŞINDA TUTALIM, ONLARI VE GÖZÜ YAŞLI AİLELERİNİ RAHATLATALIM diyecektim. ŞEREFLİ ORDUMUZU KARŞI TUTUMUMUZU ŞEREFSİZ İSYANCILAR YÜZÜNDEN DEĞİŞTİRMEYELİM, BU KONUYA ÖZEN GÖSTERELİM diye uzun uzun yazacaktım.
Yurttaşlarımızın demokrasiye sahip çıkmasından duyduğum mutluluğun altını çizecektim. Gerçekten öyle değil mi? Yurttaşlarımız demokrasiye sahip çıktılar. Basınımız demokrasiye sahip çıktı. Siyasi Partilerimiz demokrasiye sahip çıktı. Birlikte karar aldılar. Aynı bildiriye imza attılar. Gönül, meydanlarda aynı otobüsün üstüne birlikte çıkabilseler, sırayla halka birlikte hitap edebilseler istiyor. Ne güzel olur değil mi? Yurttaşlar arasında özlediğimiz işbirliği, dayanışma ve toplumsal barış güçlenir.
Dün gece OHAL ilan edilince, OHAL üzerine de yazayım istedim. OHAL Anayasamızda var. Yetkili kurumlar karar alıyor ve uygulanıyor. OHAL 3 ay sürecek. Anayasanın 120'nci Maddesi ile 2935 Sayılı Olağanüstü Hal Kanununun 3'üncü Maddesinin Birinci Fıkrasının (b) bendine göre, ülke genelinde uygulanacak. Birçok yurttaşımızın “OHAL nedir?” sorusuna yanıt aradığını düşünüyorum.
1982 Anayasası'nda hangi şartlarda olağanüstü hal ilan edileceği yer alıyor. Buna göre, “Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım, Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması” gibi durumlarda, olağanüstü hal ilan edilebiliyor.
Bu günlerde kulağımız hep haberlerde olacak.
Ekonomik faaliyetler devam edecek. Demokrasi Nöbeti de devam edecek deniliyor. Ne kadar devam eder, nasıl devam eder bilemiyorum.
Dileğimiz demokrasiye sahip çıkma ve etkin yurttaş olma bilincinin geliştirilmesidir.
Başka Türkiye yok. Ülkemizi ve demokrasimizi korumalıyız. Yurttaşlarımız arasında, barış kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Demokrasi nöbeti sadece bir siyasi parti tarafından tutuluyormuş izlenimi verilmemeli. Nöbet tutulacaksa tüm yurttaşlar tarafından tutulmalı.
Darbe, kalkışma, isyan ne derseniz deyin, bastırıldı. Bundan daha güzel bir haber olamaz. Ülkemizin, cumhuriyetimizin ve demokrasinin değerini bilelim. İsyancıları, şerefli ordumuzdan ayrı tutalım. Ve kınalı kuzularımızı, onların ailelerini rahatlatacak açıklamaları gecikmeden yapalım. Erlerimizin durumunu, kandırıldıklarını dikkate alalım. Büyük büyük insanlar kandırılırken, onlar da kandırılmış olamaz mı?
Yarınlara umutla bakalım. Bu günler de geçecek. Bu güzel ülke, barış kardeşlik ve dayanışmayla güçlenip gelişecek. Şimdi demokrasi için, ülkemizin mutlu geleceği için kucaklaşma zamanıdır. İnanın yarınlar daha güzel olacak…
Facebook Yorum
Yorum Yazın