Son zamanlarda pozitif olmak ve olumlamalar yapmak ya da manifestler oluşturmak oldukça revaçta. Peki hayatımızda karşılaştığımız kişiler, durumlar, mekanlar ve olaylar üzerinde bu tür çalışmaların ne kadar etkisi var? Sadece olumlamalar ve manifest yaparak şeylerin istendik yönde akmasını sağlamak mümkün müdür? Evet mümkündür. Hayır mümkün değildir. Şimdi diyeceksiniz ki nasıl hem evet hem hayır oluyor?
Maddesel çağ, sadece şeylere sahip olarak mutlu, iyi, güvende ve dengede olacağımız yanılsamasına bizi inandırmadan önceki kadim zamanlarda bilge rehberler vardı. İnsanın kendisini tanımasının, anlamasının, kendi potansiyellerini gerçekleştirmesinin, aklıyla-kalbiyle bağlantıda, bütünlük içinde olmasının yolunu yordamını biliyorlardı. Bu ihtiyaçlarımız her çağda ve zamanda devam etse de artık o bilge rehberler yok. Ve biz bilen gibi görünen elinde her kapıyı açan anahtar tuttuğunu söyleyen kişilere rağbet ediyoruz. Sadece söylemlerimizi değiştirerek, çeşitli ritüeller yaparak daha mutlu ve iyi olacağımıza inanıyoruz. Ancak -mış gibi yapmak işe yaramıyor. Ayrıca bilen gibi görünenler de ne kadar ehildir, kendisi ne kadar olmuş’tur, bizi nereye götürüyor, bir krizde bizi oradan çıkaracak/sağaltacak donanıma sahip midir? Bunlar da sorgulanması gereken ayrı bir konu.
Acı çektiğimizde, kaygılandığımızda, öfke duyduğumuzda, kırıldığımızda, çeşitli kayıplar yaşadığımızda, hayatın küçük-büyük çeşitli durumlarını deneyimlediğimizde sadece olumlamalar yapmak ne kadar çare olur? Tercih etmesek de her, olumsuz olarak, adlandırdığımız durum, duygu bize bir şey öğretmek, fark ettirmek, uyandırmak, bizi korumak, kendimizin daha iyi versiyonuna ulaştırmak için geliyor. Oysa sadece olumlama ile yaptığımız şey bu kıymetli deneyimleri, halının altına süpürmeye ya da çocukken düşüp de dizimiz kanadığında yaptığımız gibi “Acımadı ki” deyip onu yok saymaya benziyor. Onu görmezden geldiğimizde, o durumla yüzleşeceğimiz zaman bize sunacağı armağandan da yoksun kalıyoruz.
Sadece iyi düşünelim iyi olsun, deyip hiçbir şey yapmadan kendiliğinden düzelmesini beklemekle olmaz. Çeşitli ritüeller yapmakla, çok kötüyken “İyiyim, her şey muhteşem” demekle, olumlamalar yapmakla da iyi olunmaz. Geçici bir rahatlama, plasebo etkisi yapar en fazla. Bu şekilde devam ettiğimiz sürece olacak şey; olanı reddedip, kendimize yabancılaşmaktır. Ayrıca belki şu an ilgilendiğimizde kolayca çözeceğimiz durumun, sonrasında daha da zorlaşarak yeniden karşımıza çıkma olasılığını arttırırız. Peki ne yapmalı? Bir kadim yasadır: Sen değişirsen, evrenin değişir! Ne istersen kendine çekemezsin. Ne isen onu kendine çekebilirsin. Kendisi ile bütünlük içinde olan, kendisine sahici olan bir kişi gerçekten manifest yapabilir.
Eğer kendimizle, hayatımız ile ilgili değiştirmek istediğimiz bir yön/durum varsa veya çıkmazda hissettiğimiz bir durum yaşıyorsak şu sorular ile işe başlayabiliriz:
-Bu durum nedir?
-Bunu neden yaşıyorum?
-Bu durum bana hissettiriyor/düşündürüyor?
-Bu durum ve olaydaki benim sorumluluğum nedir? Sorumluluğum olan kısım ile ilgili neleri değiştirebilirim ve nasıl değiştirebilirim?
-Bu durum ile ilgili benim sorumluluğumda olmayan neleri üstleniyorum? Onları nasıl bırakabilirim?
-Bu durumdan neler öğrenebilirim? Nasıl bir tecrübe çıkarabilirim?
-Bir daha bu tür bir şeyi yaşamamak için nasıl tedbirler alabilirim? Veya bu tür bir durum yaşamaya nasıl hazırlıklı olabilirim?
Bu soruları yanıtlamak bize efektif bir yol haritası sunar. Kim olduğumuzu ve ne isteyip ne istemediğimizi bilmek duygusal ve zihinsel süreçlerimizi tanımak nereye yöneleceğimizi bilmemizi sağlar.
Hayat hiçbir zaman düz bir yol değildir. Tıpkı gün gibi, mevsimler gibi döngüseldir. Hiçbir şey, biz dahil stabil kalmaz. Her şey an be an akar ve dönüşür. Duygular da düşünceler de durumlarda geçer gider, bir başka şeye evrilir. Ancak buradaki kritik soru benim seçtiğim tercih ettiğim bir şeye mi evrilmek istiyorum? Yoksa hayat bahçemde ne çıkarsa bahtıma mı yapacağım? Dış olayların, kişilerin, durumların, hayatımı/kimliğimi, belirlemesine izin mi vereceğim? Zihinsel, duygusal önermelerimizi, yargılarımızı, tutumlarımızı iyileştirerek hayatımızı daha iyi, verimli, güzel ve mutlu yapabiliriz. Sebatla ve emekle her şeyin İYİ’leşmesi mümkün!
Facebook Yorum
Yorum Yazın