Kelimelerin büyük bir gücü vardır. Kapılar açarlar ve kapıları kapatırlar. Başlatırlar ve bitirirler. Tutsak eder veya özgür bırakırlar. Aynı harfleri yan yana dizip, soluğumuzla can versek onlara hava boşluğunda, aynı dili konuşur gibi görünsek de her birimizin cebinde taşıdığı çok daha geniş bir başka sözlük vardır o kelimenin anlamını karşılayan. Dakikaları, saatleri, yılları birbirine eklerken nasıl yaşantılar içinden geçtiysek onu karşılayan kelimelerimizin anlamı o kadar çeşitlenir kendi sözlüğümüzde. O kelimeler sayısız tecrübeye, duyguya, renge, kokuya, tada bürünür. Kalbimizde de aklımızda da yer eder anlamı hayat kazanır. Bir kelimenin anlamı onu karşılayacak kişisel bir deneyimden yoksunsa sadece bir kelimedir, ruhu olmayan seslerdir sadece…
Hangi kelimeleri söylüyorsun kendine? Kimseler yokken, baş başayken kendinle? Fark etmeden söylediğin, kabul ettiğin, inandığın cümleler ne? Onlar ne kadar önemli bir bilsen. Fark etmediğim kelimeleri nereden bileyim diye geçtiyse aklından, onları bulabileceğini haber vereyim sana. İşler yolunda gitmiyorken, açık zannettiğin yollar çıkmaza girip bir duvarın dibinde tıkandığında ya da uçsuz bucaksız bir çölde tek başına yönsüzken, öfke yanardağları patlıyorken içinde, yalnız hissettiğinde, kalbin soğuk bir el sıkarcasına acırken, uykusuz-yorgun hala devam etmeye çabalarken, başarısız olduğunda, hayal kırıklıkları akarken gözpınarından… İşte bu anlarda ne söylüyorsun kendine? Dur biraz kulak ver içindeki sese, dinle.
Adil misin? Şefkatli misin? Kınıyor musun, yargılıyor musun kendini, ? Acımasız cümleler mi sıraladın ardı ardına? Ne kadar beceriksiz, yetersiz, tutarsız, akılsız olduğunu mu söylüyorsun? Kim bilir daha ne kadar kötü söz varsa sıralıyor musun özüne? Bir damlacık hatta yapma, gözyaşı dökme, anlayış geliştirme, zamanı tanımıyor musun kendine. İçinde yüksek bir kürsüde oturttuğun o sert yargıcı kim ne zaman oluşturdu, ona senin özüne bu kadar acımasız olma gücünü kim ne zaman verdi bilemem ancak onu oradan indirmek için ihtiyacın olan kelime yine senin içinde: ŞEFKAT , özüne şefkat
Şefkat kelimesini hatırla. Ne anlama geldiğini. Haklısın, biliyorsun ne anlama geldiğini. Evet, başkasına şefkat göstermek daha kolay, kimse bize öğretmedi kendimize nasıl şefkat göstereceğimizi, hem böyle bir şey yapmak biraz narsistçe, biraz bencilce, biraz tuhaf mı olur? Kendimize şefkat göstermek zayıflık mıdır, kendimize acımak mıdır? Yanıt hiçbiri…
Kendime nasıl şefkat göstereyim? İçinde yaşadığın, acı, öfke, nefret, korku her ne ise onları anlayarak, kabul ederek. Zor bir andan geçen dostumuza nasıl destekleyici, teselli edici, ilgiyle, nezaketle yaklaşıp, koşulsuz bir sevgi ile kucaklıyorsak öyle…
Kim sert bir yargıçtan öğrenmiş ve olumlu anlamda değişmiş ki biz bunu kendimizden isteyelim? Kendimize sert ve kötü davranmamız bizi eksiltir ve köreltir yalnızca. Yaşadığımız zor bir zaman, sahip olduğumuz onca niteliğimizi göz ardı etmemize neden olmasın. Kabul edelim olanı biteni objektif gözlerle, toparlanmak, güç kazanmak, değerlendirmek, sindirmek için biraz da zaman tanıyalım özümüze. En derinimizdeki o sıcacık sevgi, nezaketle sarmalasın bizi. Bağışlayalım kendimizi ve neler öğrendik yaşadıklarımızdan çıkarıp ekleyelim hayat heybemize.
İp kopar çoğu zaman, kuyulara düşülür, zor anlarda yalnız kalınır, hata yapılır, yanlış anlanır, yanlış anlatılır, bazen kaybedilir….Hayat böyle bir şeydir hepimiz için. Kopan ip bağlanır, düştüğümüz yerden çıkılır, yaralar sarılır ve kayıplardan kazandıklarımız altın sayılır. Öz şefkatimiz bize büyüyerek, büyüterek yürüyebilmek için en kıymetli yol arkadaşıdır.
Emel Eva Tokuyan
*Bu yazı Öz-şefkat konusuna dikkat çekmek için bir giriştir. Bu konuda sayısız yayın ve bilimsel çalışma mevcut olup dileyenler okuyabilirler.
Facebook Yorum
Yorum Yazın