Denir ki; Dünyada her ne varsa onun içinde vardır. Okudukça bir çiçeğin taç yapraklarından derinliğine doğru götürür sizi, o kadar katmanlıdır. Hem düş tadındadır, hem de tüm zamanları aşan hakikati içinde barındırır. İnsanı, insanın kendisini tanımasına-anlamasına-inşaa etmesine giden yolu, doğanın yasalarını anlatır. Elvis Presley’den Eınsteın’a politika, bilim ve sanat ile uğraşan pek çok kişinin başucu kitabı ve ilham kaynağı olmuştur Bhagavad Gita. Gandhi: “ Şüpheler içinde kıvrandığım, hayal kırıklıklarını göğüslemek zorunda kaldığım ve ufukta hiçbir ışık göremediğim günler yaşadım. Böyle zamanlarda Bhagavad Gita’yı açtığımda, her zaman bana teselli veren bir beyit buldum ve üstüme çöreklenen acılara rağmen gülümsemeyi başardım” demiştir.
Kitapta anlatılan olaylar bugünkü Yeni Delhi civarlarında geçer. Savaşcı bir aile olan Bharata bir anda ikiye bölünür. Krallığı kim yönetecektir? İyi taraf (Pandavalar) mı kazanacak? Bencil ve adaletsiz taraf (Kurovalar) mı? Büyük gün gelir, taraflar Kurukshetra denilen “Gerçeklik Ovasında” toplanır:
Uçsuz bucaksız ova gün doğumunun altın ışığıyla yıkanmaktadır. Allı, morlu, sarılı, turunculu renklere boyanmış taraflar ovanın iki yanında alabildiğine uzanmıştır. Ortalık; fillerin çığlıkları, ziller, tefler, borular, savaş ezgileri; merak, heyecan, sabırsız bir bekleyişle çınlamaktadır. Genç bir adam, dört atın çektiği savaş arabasını her iki orduyu rahat bir şekilde görebileceği şekilde ovanın merkezine doğru sürer. Yanında hocası vardır. Elindeki oku yayı ile ayağa kalkmasıyla bütün ova dikkatli bir sessizliğe bürünür. Hocası ilk oku atarak savaşı başlatmasını söyler. Genç adam arabada doğrulur. Yayını gerer okunu yerleştirir. Tam oku atacakken her iki tarafa bakar. Taraflar akrabadır, savaşın getireceklerini göze alamayarak, bu oku atıp, savaşı başlatamayacağını söyleyerek keder içinde çöker olduğu yere. Hocası “Bu kader anında, ölümcül umutsuzluk da nereden çıktı ey Arjuna. Güçlü insanlar umutsuzluğa düşmez.” diyerek neden bu savaşı yapması gerektiğini ve doğanın yasalarını anlatır ona. Yasayı anlamaktan ve bilgelikten doğan güçle adaletle davranmayı başarır Arjuna. Ve zaferi bir kez daha hakkaniyet kazanır.
Hepimizin içindeki kahramandır Arjuna. Biz de karar anlarında, dönemeçlerde bilgisizliğimizin ağır umutsuzluğuna düşmez miyiz kimi zaman? Savaş örüntüsü içinde aktarılan hikâyede tüm karakterler semboliktir. Bu destanda anlatılan krallık insanın ta kendisidir. Savaş insanın kendi içindeki karanlık, bencil, hırslı tarafa karşı verilen binlerce yıllık bir savaştır. Her gün, gözümüzü açtığımız andan itibaren uyuyuncaya dek an be an seçimler yaparız. Kendi krallığımızı hangi yönümüz yönetmektedir? Adil ve erdemli yanımız mı? Her şeyden önce “Ben “diyen tarafımız mı?
Elbette hepimiz iyi niyetliyiz. Elbette yanlış bir şey yaptığımızda iç sesimiz, bize bunu fısıldar ve belki bunu düzeltmek için bir karar alırız. Ancak sadece iyi niyetli olmakla doğru olanı yapmayı nasıl başarırız? Eğer iyi niyetlerimize bilgi ve bilgelik eşlik etmiyor ise hayatın gerçeklik ovasında aldığımız kararı uygulamak için her ayağa kalktığımızda, gördüğümüz ilk engele çarparak umutsuzlukla çökeriz yolun kıyısına. Arjunın umutsuzluğu doğru olanı görüp de, doğru olanı yapacak bilgi gücümüz olmadığında çöker üzerimize. Hangi yoldan gidersek doğru yapmış olacağımızı bilememek, aklımızın karışması, verdiğimiz kararın nereye yönelttiğini ayırt edememek tüm ağırlığını hissettirir üzerimizde. Oysaki her sorunun bir çözümü, her engelin aşılacağı bir yol, her çıkışsız kapının anahtarı, her gecenin sabahı vardır.
Sadece olmalı, yapmalı, doğru olan budur demek veya duygusal bir şekilde sadece geçici bir çıkış coşkusu ile hareket etmek bizi ilerletemez. Bilgi ve bilgelikten, doğanın kendi içindeki dinamiğini ve yasasını anlamaktan yoksunsak zayıf ve yönsüz kalırız günlük yaşamda. Bu nedenle birçok bilenin söylediği gibi “Bilgi Güçtür” Akıl-sevgi ve ayırt etme kapasitesini geliştiren bir güç içimizdeki savaşı kazandıracak müteffiki sağlar seçim anlarında. Bilgeliğe doğru adımlar attığımızda hepimizin içindeki hoca konuşarak, Arjuna gibi adil zaferler kazandıracak yaşamda.
*Mahabharata:Bilinen en eski felsefi destandır.Hint kültürüne ait olup, kelime anlamı “Büyük Savaş”tır. Yazanı bilinmemekle beraber derleyenin Vyasa olduğu söylenir. Yüz bin beyitten oluşmuştur. Bhagavad Gita (Kutsalın Ezgisi) bu ana kitaptaki 18 bölümden bir tanesi ve kalbidir.
Kitapta anlatılan olaylar bugünkü Yeni Delhi civarlarında geçer. Savaşcı bir aile olan Bharata bir anda ikiye bölünür. Krallığı kim yönetecektir? İyi taraf (Pandavalar) mı kazanacak? Bencil ve adaletsiz taraf (Kurovalar) mı? Büyük gün gelir, taraflar Kurukshetra denilen “Gerçeklik Ovasında” toplanır:
Uçsuz bucaksız ova gün doğumunun altın ışığıyla yıkanmaktadır. Allı, morlu, sarılı, turunculu renklere boyanmış taraflar ovanın iki yanında alabildiğine uzanmıştır. Ortalık; fillerin çığlıkları, ziller, tefler, borular, savaş ezgileri; merak, heyecan, sabırsız bir bekleyişle çınlamaktadır. Genç bir adam, dört atın çektiği savaş arabasını her iki orduyu rahat bir şekilde görebileceği şekilde ovanın merkezine doğru sürer. Yanında hocası vardır. Elindeki oku yayı ile ayağa kalkmasıyla bütün ova dikkatli bir sessizliğe bürünür. Hocası ilk oku atarak savaşı başlatmasını söyler. Genç adam arabada doğrulur. Yayını gerer okunu yerleştirir. Tam oku atacakken her iki tarafa bakar. Taraflar akrabadır, savaşın getireceklerini göze alamayarak, bu oku atıp, savaşı başlatamayacağını söyleyerek keder içinde çöker olduğu yere. Hocası “Bu kader anında, ölümcül umutsuzluk da nereden çıktı ey Arjuna. Güçlü insanlar umutsuzluğa düşmez.” diyerek neden bu savaşı yapması gerektiğini ve doğanın yasalarını anlatır ona. Yasayı anlamaktan ve bilgelikten doğan güçle adaletle davranmayı başarır Arjuna. Ve zaferi bir kez daha hakkaniyet kazanır.
Hepimizin içindeki kahramandır Arjuna. Biz de karar anlarında, dönemeçlerde bilgisizliğimizin ağır umutsuzluğuna düşmez miyiz kimi zaman? Savaş örüntüsü içinde aktarılan hikâyede tüm karakterler semboliktir. Bu destanda anlatılan krallık insanın ta kendisidir. Savaş insanın kendi içindeki karanlık, bencil, hırslı tarafa karşı verilen binlerce yıllık bir savaştır. Her gün, gözümüzü açtığımız andan itibaren uyuyuncaya dek an be an seçimler yaparız. Kendi krallığımızı hangi yönümüz yönetmektedir? Adil ve erdemli yanımız mı? Her şeyden önce “Ben “diyen tarafımız mı?
Elbette hepimiz iyi niyetliyiz. Elbette yanlış bir şey yaptığımızda iç sesimiz, bize bunu fısıldar ve belki bunu düzeltmek için bir karar alırız. Ancak sadece iyi niyetli olmakla doğru olanı yapmayı nasıl başarırız? Eğer iyi niyetlerimize bilgi ve bilgelik eşlik etmiyor ise hayatın gerçeklik ovasında aldığımız kararı uygulamak için her ayağa kalktığımızda, gördüğümüz ilk engele çarparak umutsuzlukla çökeriz yolun kıyısına. Arjunın umutsuzluğu doğru olanı görüp de, doğru olanı yapacak bilgi gücümüz olmadığında çöker üzerimize. Hangi yoldan gidersek doğru yapmış olacağımızı bilememek, aklımızın karışması, verdiğimiz kararın nereye yönelttiğini ayırt edememek tüm ağırlığını hissettirir üzerimizde. Oysaki her sorunun bir çözümü, her engelin aşılacağı bir yol, her çıkışsız kapının anahtarı, her gecenin sabahı vardır.
Sadece olmalı, yapmalı, doğru olan budur demek veya duygusal bir şekilde sadece geçici bir çıkış coşkusu ile hareket etmek bizi ilerletemez. Bilgi ve bilgelikten, doğanın kendi içindeki dinamiğini ve yasasını anlamaktan yoksunsak zayıf ve yönsüz kalırız günlük yaşamda. Bu nedenle birçok bilenin söylediği gibi “Bilgi Güçtür” Akıl-sevgi ve ayırt etme kapasitesini geliştiren bir güç içimizdeki savaşı kazandıracak müteffiki sağlar seçim anlarında. Bilgeliğe doğru adımlar attığımızda hepimizin içindeki hoca konuşarak, Arjuna gibi adil zaferler kazandıracak yaşamda.
*Mahabharata:Bilinen en eski felsefi destandır.Hint kültürüne ait olup, kelime anlamı “Büyük Savaş”tır. Yazanı bilinmemekle beraber derleyenin Vyasa olduğu söylenir. Yüz bin beyitten oluşmuştur. Bhagavad Gita (Kutsalın Ezgisi) bu ana kitaptaki 18 bölümden bir tanesi ve kalbidir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın