Bugün sevgililer günü. Günler öncesinden tüm ekonomi sektörü bu fırsatı en iyi bir şekilde değerlendirmek için çalışıyor. . . Elbette sevdiğimize gönlümüzden geçeni sunmakta bir sakınca yok. Ancak sevgiyi yaşamak ve ifade etmek maddesel kriterlerce ele geçirilmiş durumda. Günün ruhu ve içeriği, maddesel ve görünür kısmının gölgesi altında.
Neye yeterince değer vermiyorsak, yeterince yaşamıyor yaşatamıyorsak bir gün ithaf ediyoruz kanımca. Neyden yoksunsak çenemize vuruyor onun hakkında konuşuyoruz bolca. Annenin, babanın, sevgilinin günü mü olur? İnsanı hayata bağlayan en birincil ilişkilerdir bunlar. İlişki dediğimiz kavram ise bir günde yapılan abartılı, gösterişli sürprizler hediyeler ve kutlamalarla kotarılamaz elbet. İlişkiler zaman, emek ve sevgi ile an be an örülen yaşamsal bağlardır.
“Esaretin Bedeli” muhteşem bir filmdir. İzlemediyseniz öneririm. Filmdeki karakter zeki ve başarılı biridir. Günün birinde karısını öldürdüğü iftirası ile hapse atılır. Tüm deliller aleyhine olsa da aslında suçsusuzdur. Ancak itiraz etmez ve cezayı kabullenir. Hapisteki birine çok sonraları şöyle söyler: “ Evet karımı ben öldürmedim. Ancak ilgisizliğim, dikkatsizliğim, sevgimi yeterince göstermeyişimle onu bu sona ben ittim. Karımı çok seviyordum ama hiçbir zaman ifade etmedim. Hep işlerim vardı. Bana ihtiyacı olduğunda ona gereken özeni göstermedim. Tetiği ben çekmedim. Ama suçlu benim”
Sevdiklerimize hala ifade etme fırsatı varken… Sevginin günü de olmaz, tek bir gösterme şekli de. Sevgimizi sunmanın ve karşımızdakine değerli hissettirmenin türlü yolları vardır. Önemli olan onun kalbine giden yolu bulabilmek sevgimizle sarabilmektir.
Garry Chapmann “Beş Sevgi Dili” eserinde uzun uzadıya anlatır bu yolları: Bunlardan birincisi: Nitelikli zaman geçirmek. Sevdiğimiz insana hayatımızın içinde yer açarak birlikte yapmaktan hoşlandığımız bir şeyi yapabilmek. İkincisi: Armağan vermek nelerden hoşlanıyorsa. Üçüncüsü: Sevgi, onay ve takdir sözleriyle ifade etmek. Dördüncüsü: Dokunmak, sarılmak. Beşincisi: Hizmet davranışları , sevdiğimiz kişi için hoşlanacağı şeyler yapmak, yemek hazırlamak, ihtiyacı olan bir şeyi tamamlamak gibi. Genelde bizim sevgi dilimiz hangisi ise karşımızdakine de o dille sunuyoruz sevgimizi. Sevildiğini hissettirememe de bundan kaynaklanıyor. Sevdiğimiz insanın sevgi dili ne ise onu anlamak ve sevgimizi onun anlayacağı bir şekilde sunmak ise kalpler arasında köprü kuruyor.
Küçük adımlar, küçük dokunuşlar, küçük güzellikler kalbimizde büyük izler bırakır. Ayrıca hızla akan zamanda belki de yaptıklarımız içinde en kalıcı ve değerli olan şey sevgi adına yaptıklarımızdır. Gönülden sevenlerin, yaşayanların, yaşatanların sevgililer günü kutlu olsun.
Neye yeterince değer vermiyorsak, yeterince yaşamıyor yaşatamıyorsak bir gün ithaf ediyoruz kanımca. Neyden yoksunsak çenemize vuruyor onun hakkında konuşuyoruz bolca. Annenin, babanın, sevgilinin günü mü olur? İnsanı hayata bağlayan en birincil ilişkilerdir bunlar. İlişki dediğimiz kavram ise bir günde yapılan abartılı, gösterişli sürprizler hediyeler ve kutlamalarla kotarılamaz elbet. İlişkiler zaman, emek ve sevgi ile an be an örülen yaşamsal bağlardır.
“Esaretin Bedeli” muhteşem bir filmdir. İzlemediyseniz öneririm. Filmdeki karakter zeki ve başarılı biridir. Günün birinde karısını öldürdüğü iftirası ile hapse atılır. Tüm deliller aleyhine olsa da aslında suçsusuzdur. Ancak itiraz etmez ve cezayı kabullenir. Hapisteki birine çok sonraları şöyle söyler: “ Evet karımı ben öldürmedim. Ancak ilgisizliğim, dikkatsizliğim, sevgimi yeterince göstermeyişimle onu bu sona ben ittim. Karımı çok seviyordum ama hiçbir zaman ifade etmedim. Hep işlerim vardı. Bana ihtiyacı olduğunda ona gereken özeni göstermedim. Tetiği ben çekmedim. Ama suçlu benim”
Sevdiklerimize hala ifade etme fırsatı varken… Sevginin günü de olmaz, tek bir gösterme şekli de. Sevgimizi sunmanın ve karşımızdakine değerli hissettirmenin türlü yolları vardır. Önemli olan onun kalbine giden yolu bulabilmek sevgimizle sarabilmektir.
Garry Chapmann “Beş Sevgi Dili” eserinde uzun uzadıya anlatır bu yolları: Bunlardan birincisi: Nitelikli zaman geçirmek. Sevdiğimiz insana hayatımızın içinde yer açarak birlikte yapmaktan hoşlandığımız bir şeyi yapabilmek. İkincisi: Armağan vermek nelerden hoşlanıyorsa. Üçüncüsü: Sevgi, onay ve takdir sözleriyle ifade etmek. Dördüncüsü: Dokunmak, sarılmak. Beşincisi: Hizmet davranışları , sevdiğimiz kişi için hoşlanacağı şeyler yapmak, yemek hazırlamak, ihtiyacı olan bir şeyi tamamlamak gibi. Genelde bizim sevgi dilimiz hangisi ise karşımızdakine de o dille sunuyoruz sevgimizi. Sevildiğini hissettirememe de bundan kaynaklanıyor. Sevdiğimiz insanın sevgi dili ne ise onu anlamak ve sevgimizi onun anlayacağı bir şekilde sunmak ise kalpler arasında köprü kuruyor.
Küçük adımlar, küçük dokunuşlar, küçük güzellikler kalbimizde büyük izler bırakır. Ayrıca hızla akan zamanda belki de yaptıklarımız içinde en kalıcı ve değerli olan şey sevgi adına yaptıklarımızdır. Gönülden sevenlerin, yaşayanların, yaşatanların sevgililer günü kutlu olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın