EŞEKLİ KÜTÜPHANECİ MUSTAFA BEY
GENEL KÜLTÜRMustafa Güzelgöz’ün hikayesi de ülkenin bu dar boğaz dönemlerine denk gelir. 1943 yılında tayini kütüphaneci olarak Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıkar Mustafa Güzelgöz’ün. Aslında buna tam da tayin denilemez. Ürgüplüdür zaten Mustafa Bey. İstanbul’da Tiftik ve Yapağı Dış satım Birliği’nde depo memurudur; II. Dünya Savaşının çıkınca 1940 yılında askere alınır. Tokat’ta tam 3.5 yıl askerliğin ardından memleketine döner.
Ailesinin isteğiyle Ürgüp’te kalır. Kütüphanenin memuresi emekli olunca Mustafa Güzelgöz’ün Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne ataması yapılır. İnsana ilham veren bir Türkiye hikayesi böylece başlar.
Zorluklar aşılmak için var
Köyde Kütüphane? İki kelime yan yana geldiğinde bile sonuna oto – tamlamayla bir soru işareti ekleniyor gibi. Ülkenin durumu göz önüne alındığında çok da dikkate değer bir memuriyet gibi durmamaktadır kütüphanecilik. Zira kültür, sanat ve eğitim gibi faaliyetler için her dönemde yaşadığımız ‘ödenek yok’ tabiri kütüphanecilik için de söz konusudur.
Memurdur artık Mustafa Bey. Döneme göre iyi de bir şeydir bu. “Maaşını alıyor musun, alıyorsun” durumları daha o zamanlar halk ağzına girmiştir. Memur olmak devletin bir parçası olmaktır Mustafa Güzelgöz için, gurur duyulacak, hizmet edilecek bir konumdur. Törenlerde yeri vardır. Cumhuriyet’in idareciler sınıfındadır, küçük müçük de olsa bir kütüphanenin müdürüdür; ama işte o törenlerin birinde, bir sandalye eksik kalır.
Devlet demek hizmet demek, gurur demek
Bürokratların, diğer memurların, devlet erkanının hepsinde sandalye vardır ama Mustafa Bey başka birisiyle sıkış tepiş tek sandalyeyi paylaşmak zorunda kalır o törende. Rejimin halkın önüne çıktığı, gurur duyulan anlardır törenler ama Musafa Bey gurur duymaktan ziyade utanmıştır. Gururu kırılmıştır. “Sayılmıyorum ben” diye düşünür. Kütüphaneciyi kimse takmıyor demek ki, o halde sayılmak için çaba sarf etmeli, mesleğin önemini halka göstermeli ve sayılmak gerekmektedir.
Sorunların çözüm yeri olarak Ankara
Kütüphane vardır ama gelen giden yoktur. Mustafa Bey sayılmak için köylüye kitabı ulaştırmak ister, Ankara’ya Kültür Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’ne gider. Ödenek lazımdır, köylere kitabın ulaştırılması gerekmektedir. Genel Müdür Mustafa Bey’i hafiften tersler. Daha bir çok merkezde ödenek yokluğundan kütüphaneler kadro beklerken, hangi köyden bahsetmektedir bu kütüphaneci. Kısaca Mustafa Güzelgöz kapı dışarı edilir; ama edilirken tek kişilik bir kadro koparmayı da başarmıştır. Personelin çalışma şartında en az bir eşek sahibi olması vardır.
Haydi kalk ayağa yürü güneşe
Mustafa Güzelgöz ilk iş olarak harf devrimi sonrasında kütüphanenin rutubetli bir odasına atılmış olan Osmanlıca kitapları kurtarır. Kütüphane tarihidir, Osmanlı zamanında açılmıştır. Mustafa Bey, kütüphanecilik üzerine yazılmış bir el kitabından yararlanarak yavaş yavaş modern bir yapı oluşturma çabasına girer. Tanıdıklarına, bildiklerine mektuplar yazar kitaplar ister. Kütüphaneye kitaplar gönderilir. Yenilenme başlamıştır ama hala kimse kitap okumamaktadır.
Kültür, sanat, bilgi ayağınıza geldi!
Köylerin bazılarının yolu dahi yoktur. Kitap almak için kütüphaneye gelmeleri zaten imkansızdır. Hizmeti ayağa götürme fikri o zaman aklına gelir Mustafa Bey’in. 23 yaşındaki genç memur, köydeki doktor, öğretmen, veteriner gibi meslekler nasıl saygı görüyorlarsa öyle saygı görmek istemektedir.
İki sandık yaptırır. Sandıklar 200’e yakın kitap almaktadır. Sandıkları bir eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar. Köylülere 15 gün şartı koyar, kitap 15 günde bitecek yerine yenisi verilecektir. Böylece kitapların kütüphaneye geri getirilmesinin ve yavaş yavaş ayak alışkanlığı sağlanmasının yollarını da tasarlamaya başlar.
Belki de İç Anadolu’nun ilk sponsorluğu
Girişimciliği durmak bilmez Mustafa Bey’in. Kütüphanenin trafiği yavaş yavaş artmaktadır ama gelenler arasında kadınlar neredeyse yok denecek kadar azdır. Mustafa Güzelgöz, Singer’e ve Zenith’e mektup yazar. Kütüphaneye dikiş makinesi yollayın adınızı yazalım namınız yürüsün der. Zenith 9, Singer 1 tane makine gönderir. Kütüphanede bir dikiş kursu da açılır. Kumaşını kapan kadın koşar gelir, öyle ki sıra bile oluşur. Mustafa Güzelgöz bekleyen kadınların ellerine arada kitap tutuşturur. Kütüphane kendi topluluğunu yaratmaya başlamıştır.
7’den 77’e fayda ve hizmet
Mustafa Bey yavaş yavaş sevilmeye sayılmaya başlanır. Çünkü emekleri etkisini göstermiştir. Halk kendisine fayda sağlayan görevliyi saymaktadır. Bu faydalar öyle noktalara kadar varır ki, kız kaçırmayı düşünen bir genç, Mustafa Bey aracılığıyla ulaştığı Türk Ceza Kanunu kitabında bunun idama kadar varabilen bir suç olduğunu, en iyi ihtimalle 7 sene hapis yatabileceğini öğrenir. O dönem hayli popüler bir etkinliğe dönüşmüş olan kız kaçırmanın bu kadar büyük bir suç olduğunu bilmeyen genç, Eşekli Kütüphaneci sayesinde bu sevdasından vazgeçer; hatta Mustafa Bey’e daha sonra bu durumu anlatan bir mektupla hayatını kurtardığı için teşekkür eder.
Arşiv genişler, kütüphane hayatın içine girer
Genç Mustafa durmak bilmez. En çok giden kitaplar, Atatürk’ün hayatı, din kültürü kitapları, kahramanlık destanları ve tarım – sağlık kitaplarıdır. Eşekli Kütüphaneci, okuma alışkanlığı kazanan köylülere yavaş yavaş klasikleri de vermeye başlar. Böylece Nevşehir iline bağlı Ürgüp’ün Karain köyünde Balzac okunur. Atılım inanılmazdır. Çevre illerden Mustafa Bey’in adı duyulur. Yönetici kadro artık Mustafa Bey’e olumlu gözle bakmaktadır, “al maaşını otur aşağı, fazla sağa sola bulaşma” düşünceleri yıkılmaya başlamıştır.
Dünyanın ilk gezici kütüphanesi ve en şirin ekibi
Tek bir eşekle başlayan azim, aralarında katır ve atlarında bulunduğu 10 sayılık bir kültür filosuna dönüşmüştür. Bu başarı hikayesi yavaş yavaş Ankara’ya hatta Ankara’yı da aşarak yurt dışına yayılmaya başlar. 1950’ler Amerika’nın ellerinin ve gözünün Türkiye üzerinde olduğu yıllardır.
Hiçbir başarı cezasız kalmaz
Bitmeyen kanser devreye girer. Ortada bariz bir başarı vardır. Husumet usul usul yayılmaya başlar. Mustafa Güzelgöz kütüphaneye bağışlanan araçları ve ödenekleri kendi çıkarları için kullanıyor diye haber yayılır. Ayrıca halıcılık, kilimcilik faaliyetleri ve ilgilendiği okuma kursları göze batar. Faaliyeti, vazifesi dışına çıkıyor derler.
İdealist memur vazifesini çok aşan işlere bulaşmış, tek başına takdiri toplamıştır. En ucuz iftira atılır üstüne. Devlet imkanını kendi çıkarı için kullanmak! Kimseye muhtaç olmadan eşekleriyle çıktığı yolda, devlet envanterine iki de araç kazandırmıştır Mustafa Bey. Bu araçları hususi işleri için bile kullandığı söylenir ona.
Cezası neyse verilsin
Ama asıl dert başkadır. Başarabileceğini göstermiştir Eşekli Kütüphaneci. Umut olmuştur. Düşünüp, tasarlayan, eylemini hayata geçirebilen insanın başarısını gözler önüne koymuştur. Başkalarına da ilham olabilir bu durum. Aman ha! Tanıdık o mekanizma devreye girer ve hakkında çok geçmeden bir soruşturma açılır. 3 maaşına el koyulur Mustafa Bey’in. Sonradan valilik tarafından emekli edilir.
Bir el kitabından mesleğinin inceliklerini öğrenerek başladığı kütüphanecilikten 28 yıl hizmetten sonra 50 yaşında uzaklaştırılır Mustafa Bey. Soruşturmayı açan müfettiş Şemim Bey’i sonradan İstanbul Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nde tesadüfen görür, konuşurlar. Şemim Bey soruşturmayı yoğun baskı altında yaptığını itiraf eder ama baskının kim tarafından uygulandığını söylemez. Olan olmuştur.
Değeri unutulmuş değil çünkü halk onu sevmekten vazgeçmedi
Mustafa Güzelgöz 2005 yılında yaşama gözlerini yumdu. 2012 yılında Eray Okkan tarafından yapılan heykeli Maltepe Üniversitesi’nin Eğitim ve Fen Edebiyat Fakültesinin girişine dikildi. Fakir Baykurt onun hayatından esinlenerek yazdığı son romanına Eşekli Kütüphaneci adını koydu. Ayrıca Anfora Yayınları’ndan Aydın İleri’nin kaleme aldığı “Eşekle Gelen Aydınlık” isimli kitap da Mustafa Bey’in saygıdeğer hayatını anlatıyor ve kitaba bir VCD’yle Tayfun Talipoğlu’nun belgeseli de eşlik ediyor. Biz sahaflara kadar arasak da kitaba ulaşmayı başaramadık, umarız eserin yeniden basımı gerçekleştirilir ve bu ilham veren hayat, Türkiye’de geri kalmışlığın tarihi içinde umut ışığı olarak yanmaya devam eder.
İlginizi Çekebilir
303 YILLIK GELENEK KORUNUYOR
Bayram tatlılarından "Muğla Saraylısı"yla 303 yıllık gelenek korunuyor.
DUMLUPINAR DENİZALTISININ ACI HİKAYESİ
İHBARI MECBURİ HASTALIK : ŞAP
20 MART DÜNYA MUTLULUK GÜNÜ
Bugün 20 Mart Birleşmiş Milletler Uluslararası Mutluluk Günü... 2013 yılı itibariyle Birleşmiş Milletler mutluluk ve mutlu olma farkındalığımızı arttırmak adına 20 Mart'ı Uluslararası Mutluluk Günü ilan etti.