Manisa Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hekimlerinden Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı Cingöz Dünya Aşı Haftası’na ilişkin yaptığı açıklamada aşı yaptırmanın hastalığa karşı direnç gelişimi sağladığını söyledi.
Manisa Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hekimlerinden Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı Cingöz Dünya Aşı Haftası dolayısıyla bilgilendirmede bulundu. Aşı yaptırmanın insanların sağlıklı ve uzun bir ömür sürmesini sağlayan en önemli buluşlardan bir tanesi olduğunu vurgulayan Dr. Odabaşı, “Aşılar, aktif bağışıklama yoluyla immün (bağışıklık) sistem cevabını düzenlemek amacıyla verilen, canlıyı enfeksiyon hastalıklarından koruyan, saflaştırılmış patojen mikroorganizma veya ürünleridir. Etkisi, zayıflatılmış ya da öldürülmüş mikroorganizmaya karşı bağışıklık sisteminin yanıt vermesiyle ortaya çıkar. Aşı, bağışıklık sistemini uyararak, hastalık etkenini tanır ve hastalığa karşı direnç gelişimini sağlar. Aşıların koruyuculuğu farklıdır, bazı aşılar neredeyse ömür boyu koruma sağlarken, bazıları ise kısmen koruma sağlarlar. Aşıların amacı, sadece aşılanan kişiyi hastalığa karşı korumak değil, bulaşıcı hastalıkların topluma yayılmasını engellemek, hastalığın kontrolünü sağlamak ve hastalığa karşı toplumsal bağışıklık kazandırarak tüm toplumu korumaktır. Toplumda aşılı bireylerin sayısı arttıkça, aşılanmamış bireylerin hastalık etkeni ile temas ihtimali ve hastalığın o toplumda görülme sıklığı azalır. Aşılardan beklenen yararın ortaya çıkabilmesi ve bu sayede bulaşıcı hastalıklardan korunmak için doğru ve etkili bağışıklama politikalarıyla aşılanma oranlarının istenilen düzeye çıkarılabilmesi gerekir. Hedef popülasyonda aşılanma oranı yüzde 95’in üzerine çıkar ve bu düzey sürdürülürse toplumsal bağışıklık sağlanmış olur. Toplumsal bağışıklık sağlanan bir toplumda, o bulaşıcı hastalık salgın yapamaz ve zamanla yok olur. Elli yıl önce çok sayıda çocuğun ölmesine ve sakat kalmasına neden olan bulaşıcı hastalıkların yok olmasının nedeni aşılardır ve toplumda aşılanma oranlarının düşmesi durumunda bu hastalıklar tekrar ciddi salgınlar yapacaktır.” dedi.
Aşılamanın çocuk ve erişkin sağlığını korumada en önemli faktörlerden biri olduğunu belirten Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı, “Aşılama, çocuk ve erişkin sağlığını koruma ve bulaşıcı hastalıkları önlemede en etkin, en güvenli ve en düşük maliyetli temel yaklaşımdır. Aşılama ve genişletilmiş bağışıklama programları (GBP); aşı ile önlenebilir bulaşıcı hastalıkları engellemeyi, dolayısıyla bu hastalıkların neden olduğu ölümleri ya da kalıcı sekelleri önlemeyi amaçlar. Ülkemizde Genişletilmiş Bağışıklama Programı (GBP) kapsamında 13 hastalığa karşı (Tüberküloz, Tetanoz, Difteri, Boğmaca, Çocuk Felci, Hepatit B, Hepatit A, Pnömokokkal hastalıklar, Haemophilus influenzae tip b, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak, Su çiçeği) Sağlık Bakanlığı tarafından aşılama yapılmaktadır. Temel amaç; doğan her bireyin aşı takvimine uygun olarak yukarıda sayılan hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasıdır. Genişletilmiş kavramı ise aşısız veya eksik aşılı bebek ve çocukların tespit edildiği anda aşılanmasının sağlanması ve bu uygulamanın ülke genelinde her yerde eşit olarak yapılmasıdır. Aşısı olmayan yani bağışıklanmamış yetişkinler de yaşlarına uygun olarak çeşitli hastalıklara karşı aşılanmalıdır. Risk grubunda (Sağlık çalışanları, 65 yaş üstü sağlıklı bireyler, kronik hastalığı olanlar, gebeler, veteriner ve hayvan bakıcıları, askerler, kreş personeli, bakımevi ve hapishanelerde yaşayanlar) kabul edilen erişkinler de sağlık kuruluşlarına başvurarak yapılması gereken aşılar konusunda bilgi edinmeli ve aşılanmalıdır. Hastalıklar açısından riskli ülkelere seyahat edecekler ise bölgenin özelliğine göre gerekli aşıları yaptırmalıdır. Aşı takviminde yer alan aşılar, çocukluk yaş grubu ve risk gruplarında yer alan kişilere Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşlarında ücretsiz olarak uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.
Aşı yaptırılmasıyla önlenebilir hastalıklarda önemli bir düşüş sağlandığını belirten Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı, “Ülkemizde ulaşılan yüksek aşılama oranları ile birlikte aşılama programımızda yer alan tüm aşı ile önlenebilir hastalıklarda önemli düşüşler sağlanmıştır. Ülkemizde son polio (çocuk felci) vakası 26 Kasım 1998 tarihinde görülmüştür. Ülkemiz 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından ’Polio’dan Arındırılmış Bölge’ Sertifikası verilen ülkelerdendir. Maternal-Neonatal Tetanoz Eliminasyonu Programı, 1994 yılında başlatılmış; Nisan 2009’dan bu yana Türkiye yenidoğan tetanozunu elimine etmiş ülkeler arasına girmiştir. Ülkemizde 2002 yılından bu yana yürütülmekte olan yoğun aşılama oranları ile kızamık vaka sayılarında da büyük düşüşler kaydedilmiştir. 2009 yılından itibaren çeşitli ülkelerde büyük kızamık salgınları yaşanmış ve halen yaşanmaktadır. Nitekim 2019 yılının ilk 3 ayında, 2018 yılının ilk 3 ayına kıyasla rapor edilen Kızamık vaka sayısının dünya genelinde yüzde 300 arttığı rapor edilmektedir. Ülkemiz, bulunduğu konum ve günümüzde artan insan hareketleri sebebiyle risk altındadır. Kızamık riskinden korunmanın en etkin yolu aşı ile korunabilen tüm hastalıklarda olduğu gibi çocuklarımızın tam aşılı olmasıdır” dedi.
Son yıllarda bebeklik ve çocukluk çağı aşılarının reddi ve aşı yaptırmaya ilişkin tereddütlerin bulunduğuna değinen Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı, “Son yıllarda tüm dünyada bebeklik ve çocukluk çağı aşılarının reddi ve aşı yaptırmaya ilişkin tereddütler artmaktadır. Aşılanmamış veya eksik aşılı kişiler ile küresel hareketin artması, göçler, savaşlar vb. nedenlerle, aşı ile önlenebilen bulaşıcı hastalıkların görülme riski yükselmektedir. Dünyada her yıl aşı ile önlenebilecek hastalıklardan yaklaşık 2-3 milyon çocuğun öldüğü bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 2019 yılı için öngördüğü on küresel sağlık tehdidinden birisinin “aşı reddi/tereddüdü” olduğunu bildirmektedir” dedi.
Türkiye’de de aşı karşıtlığı hareketlerin bulunduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Ferhan Odabaşı, “Ülkemizde de son yıllarda ‘aşı karşıtlığı’ hareketi başlamıştır. Çocuklarına aşı yaptırmak istemeyen ailelerin sayısı; 2011’de 183 iken, 2018 yılı itibari ile 23 bin düzeyine ulaşmıştır. Türkiye’de 2016 yılında yüzde 98 olan aşılama oranı, 2017 yılında yüzde 96’ya gerilemiştir. Ülke genelinde 2017 yılında 85 çocukta kızamık görülürken, 2018’in ilk üç ayında kızamık vaka sayısı 44’e ulaşmıştır. Aşı reddi vakalarının 50 bine ulaşması durumunda ülkemizde salgın meydana gelmesi ihtimali oldukça yüksektir. Aşıların içeriğinde bulunan kimyasal maddelerin insan sağlığına zararlı olduğu düşüncesi, aşı üreten firmaların para kaygısının olduğu düşüncesi, ebeveynlerin eğitim düzeyi, aşı yerine tamamlayıcı ve alternatif tıbba yönelme, dini inançlar (aşıların içeriğinde domuz türevlerinin bulunduğu düşüncesi), genetik yapının değiştirilmek istendiği düşüncesi ve konuyla ilgili yasal bir düzenlemenin henüz mevcut olmayışı aşı kararsızlığına ve aşı reddine neden olan etkenlerin başlıcalarıdır. Bu etkenlerin ortadan kaldırılması konusunda hekimlere, sağlık personeline ve halkımıza büyük görevler düşmektedir. Hekim ve yetkili sağlık personeli tarafından ebeveynlere sürekli ve doğru bilgilendirme yapılması, ailelerle doğrudan ve yapıcı iletişim kurulması, halkımızın ise sosyal medyadan edinilen ve kulaktan dolma bilgiler yerine aşılar ve enfeksiyon hastalıkları konusunda uzman olan kişi ve/veya kurumların açıklamalarını dikkate alması aşı reddi/tereddütünün azalmasında önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki; aşı ebeveynlerin sorumluluğu, çocukların ise hakkıdır. Etkin ve güvenilir aşısı olan hastalıklara karşı bağışıklanmak her çocuğun hakkıdır. Aşı, her çocuğa hayatının en erken döneminden yaşlanıncaya kadar sağlıklı yaşam şansı sunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Yorum Yazın