Kayıp kent Atlantis, yıllardır aranır durur, konuşulur, filmlere konu edilir. Atlantis’in kayıp kent olduğunu bilmeyen yok gibidir. Kayıp kent Atlantis’in bulunduğu yere ilişkin, birbiri ile çelişen görüşler vardı.
Kayıp Kent Atlantis’in Manisa’da olduğu haberi çıktığında yer yerinden oynayacak, Manisa ayağa kalkacak sandım. Yanılmışım. Bazı sesleri, farklı frekansları nedeni ile, bazı canlılar duymazmış. Bizim duymadığımız sesler de varmış. Benim kulaklarımı patlatan, yüreğimin yerinden çıkacak gibi çarpmasına neden olan haber, Manisa’da “pof” diye patlayan kuru bir sıkı gibi kimsenin başını çevirip bakmasına bile neden olmadı. Sağolsun Haydar Aksakal değerlendi güzel haberi, gücünün yettiğince paylaştı, yazdı çizdi konuştu. Sanırım sonunda o da bıktı. Şildilerde Atlantis unutulup gitti. Hayret ki, hayret...
Atlantis kentinin Manisa’da olduğunu söyleyen, bunu rüyasında gördüğü için söyleyen biri değildi. Bakla falına bakan, geçmişten gelecekten haber veren uyduruk bir falcı da değildi. Medyum Memiş değildi, kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen.
Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen bir bilim adamıydı. Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen İngiliz Arkeolog Peter James’ti. Peter James, Platon’un söylediklerinden yola çıkmış. 1995 yılında Manisa’da araştırmalar yapmış. Bilinen söylencelerin tümünü taramış. Araştırmalarının sonucunda, Atlantis’in Manisa’da bulunduğu söylenen Tantalis kentinin ta kendisinin olduğu kanısına varmış. Tantalis, Atlantis olunca Tantalos’da bildiğimiz Atlas olmuş. Bu bir sav. Bir bilim adamının savı. Manisa’ya bomba gibi düşen haber bu. Kayıp kent Atlantis’in bir Yunan kentinde, ya da başka bir ülkenin sınırları içinde olduğu söylenseydi ne oludu biliyor musunuz ? O kenti yönetenler, o kentin sivil toplum örgütleri, o kentin halkı tümüyle ayağa kalkardı. O kentin bulunduğu ülkenin kültürden sorumlu bakanı o kente gelirdi. Günlerce süren toplantılar yapılırdı. Peter James’e o kentin altın anahtarı verilirdi. Günlerce aylarca o kentte konuk edilirdi.
Peter James’i Manisa’ya geldiğinde tanıma fırsatı buldum. BBC’nin çekeceği belgesel için gelmişti. Atlantis’in Manisa’da olduğuna ilişkin savını kendisinden de dinledim. Bu konuda bir vakıf kurulmasını öneriyordu. Araştırmaların derinleştirilmesi için, birilerinin işe sahip çıkması gerektiğini vurguluyordu.
Peter James’in görüşü doğru da olabilir yanlış da. Ancak, sonuç ne olursa olsun, bizim bu konuya ilgisiz kalmamız hiç doğru olmaz. Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunun söylenmesi bile, Manisa’mız için önemli bir kazanım.
Uyanın beyler, bu kent görkemli geçmişi, aydınlık geleceği ile bizim. Yerin altından gün yüzüne çıkarılamayan değerleri ile, söylenceleri ile bizim. İzmir’li ozan Homeros’un anlattığı Tantalis’i, Tantalis’in, tanrılar sofrasına konuk olan kralı Tantalos’u ile bizim. Tantalos’un güzel kızı Niobe’si ile bizim. Su perilerinin oynaştığı Akhilos Irmağı ile bizim. Tarihe tanıklık eden, taşlarıyla, kirlettiğimiz Gediz’i ile, değerini henüz yeterince kavrayamadığımız görkemli Sipil Dağı ile bizim. Bize düşen görev, geçmişimize sahip çıkmaktır. Bize düşen görev, Manisa’yı araştıran bilim adamlarına, taş üstüne taş koyanlara sahip çıkmaktır. Her şeyden daha önemlisi, Saruhanlı ve Osmanlı öncesini kendisinin saymayan düşüncenin bırakılmasıdır. Yaşadığımız topraklar her şeyi ile Atlantis Söylencesi ile bizim. Biz olana sahip çıkalım...
Kayıp Kent Atlantis’in Manisa’da olduğu haberi çıktığında yer yerinden oynayacak, Manisa ayağa kalkacak sandım. Yanılmışım. Bazı sesleri, farklı frekansları nedeni ile, bazı canlılar duymazmış. Bizim duymadığımız sesler de varmış. Benim kulaklarımı patlatan, yüreğimin yerinden çıkacak gibi çarpmasına neden olan haber, Manisa’da “pof” diye patlayan kuru bir sıkı gibi kimsenin başını çevirip bakmasına bile neden olmadı. Sağolsun Haydar Aksakal değerlendi güzel haberi, gücünün yettiğince paylaştı, yazdı çizdi konuştu. Sanırım sonunda o da bıktı. Şildilerde Atlantis unutulup gitti. Hayret ki, hayret...
Atlantis kentinin Manisa’da olduğunu söyleyen, bunu rüyasında gördüğü için söyleyen biri değildi. Bakla falına bakan, geçmişten gelecekten haber veren uyduruk bir falcı da değildi. Medyum Memiş değildi, kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen.
Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen bir bilim adamıydı. Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunu söyleyen İngiliz Arkeolog Peter James’ti. Peter James, Platon’un söylediklerinden yola çıkmış. 1995 yılında Manisa’da araştırmalar yapmış. Bilinen söylencelerin tümünü taramış. Araştırmalarının sonucunda, Atlantis’in Manisa’da bulunduğu söylenen Tantalis kentinin ta kendisinin olduğu kanısına varmış. Tantalis, Atlantis olunca Tantalos’da bildiğimiz Atlas olmuş. Bu bir sav. Bir bilim adamının savı. Manisa’ya bomba gibi düşen haber bu. Kayıp kent Atlantis’in bir Yunan kentinde, ya da başka bir ülkenin sınırları içinde olduğu söylenseydi ne oludu biliyor musunuz ? O kenti yönetenler, o kentin sivil toplum örgütleri, o kentin halkı tümüyle ayağa kalkardı. O kentin bulunduğu ülkenin kültürden sorumlu bakanı o kente gelirdi. Günlerce süren toplantılar yapılırdı. Peter James’e o kentin altın anahtarı verilirdi. Günlerce aylarca o kentte konuk edilirdi.
Peter James’i Manisa’ya geldiğinde tanıma fırsatı buldum. BBC’nin çekeceği belgesel için gelmişti. Atlantis’in Manisa’da olduğuna ilişkin savını kendisinden de dinledim. Bu konuda bir vakıf kurulmasını öneriyordu. Araştırmaların derinleştirilmesi için, birilerinin işe sahip çıkması gerektiğini vurguluyordu.
Peter James’in görüşü doğru da olabilir yanlış da. Ancak, sonuç ne olursa olsun, bizim bu konuya ilgisiz kalmamız hiç doğru olmaz. Kayıp kent Atlantis’in Manisa’da olduğunun söylenmesi bile, Manisa’mız için önemli bir kazanım.
Uyanın beyler, bu kent görkemli geçmişi, aydınlık geleceği ile bizim. Yerin altından gün yüzüne çıkarılamayan değerleri ile, söylenceleri ile bizim. İzmir’li ozan Homeros’un anlattığı Tantalis’i, Tantalis’in, tanrılar sofrasına konuk olan kralı Tantalos’u ile bizim. Tantalos’un güzel kızı Niobe’si ile bizim. Su perilerinin oynaştığı Akhilos Irmağı ile bizim. Tarihe tanıklık eden, taşlarıyla, kirlettiğimiz Gediz’i ile, değerini henüz yeterince kavrayamadığımız görkemli Sipil Dağı ile bizim. Bize düşen görev, geçmişimize sahip çıkmaktır. Bize düşen görev, Manisa’yı araştıran bilim adamlarına, taş üstüne taş koyanlara sahip çıkmaktır. Her şeyden daha önemlisi, Saruhanlı ve Osmanlı öncesini kendisinin saymayan düşüncenin bırakılmasıdır. Yaşadığımız topraklar her şeyi ile Atlantis Söylencesi ile bizim. Biz olana sahip çıkalım...
Facebook Yorum
Yorum Yazın