Muhteşem süt mavi ışıltısıyla, telaşlı martı kanat çırpışları, limanında ağırladığı gemileriyle uzanıyor alabildiğine. Kim bilir asırlardır hangi hikâyelere tanıklık etti, kimlere ilham oldu? Hangi savaşlara, düşlere, ayrılıklara, kavuşmalara, aşklara tanıklık etti, hangi sırları sakladı dalgalarında? Suskun, derin bilge… Mavi dalgalarıyla kucaklayıp sakladığı kendine adını veren Kral Agai’nin mitosunu bugün yeniden anlattı bana:
Bir zamanlar Minos kralına armağan gelir, herkesi kendisine hayran bırakacak kadar güzel, beyaz bir boğa. Kurban vermesi gerekirken kıyamaz, boğanın yerine başka hayvanlar kurban eder Tanrılara. Tanrılar cezalandırır Minos kralını: her şeyin bedeli olduğu gibi bu esirgemesinin bedeli olarak da yarı insan yarı boğa Minataurus adında bir canavar gelir dünyaya. Tüm şehre zarar vermesini önlemek için bir labirent yaptırır Kral Minos, Daidolasa. Bu canavarı da koyar labirentin tam ortasına. Her yıl yedi kız yedi erkek kurban verilir Minatauras’a. Ancak bu da çare olmaz halkını korumasına. Birçok kahraman gönüllü olsa da başaramazlar Minataurusu ortadan kaldırmayı, şehri bu cezadan kurtarmayı. Daha canavara ulaşmadan kaybolurlar labirentin karmaşık yollarında ya da yem olurlar canavara. Son çare olarak dostu Kral Agai’den yardım ister Kral Minos. Bunun üzerine Kral Agai cesur, güçlü oğlu Tesus’u hazırlar çıkması için yola ve tembihler onu.”Gemine siyah bayrak astım. Zaferle dönüyorsan beyaz bayraklarla donat gemini ki başlayayım zaferinin şölenini hazırlamaya”
Tesus, Minos krallığına vardığında, Kral Minos’un kızı Ariadne’le aşık olurlar karşılaşınca. Ariadne tam labirente girecekken bir iğ verir Tesus’a labirentte kaybolmadan dönüş yolunu bulabilmesi için. Elindeki çift taraflı balta ile labirentin ortasına varan Teseus çetin bir mücadeleden sonra öldürür Minataurus’u. Elindeki iğ bir ipe dönüşmüştür yol boyunca. Labirentin tam ortasından çıkarken çift taraflı baltası onu ışıtan bir meşale olmuştur sonunda. Ariadne’yi alarak ülkesine dönerken, unutur geminin siyah bayraklarını beyazla değiştirmeyi Teseus. Kral Agai oğlunun öldüğünü sanarak bırakır kendisini Ege’nin derin sularına. Mavi bir deniz olmuştur artık Kral Agai’yi –Ege.
Bu masalsı mitos insanın varlığına dair pek çok anahtar barındırır aslında. Her insan kendi içinde bir labirent taşır. Labirentin tam ortasında sürekli beslenmek isteyen ve beslendikçe insana zarar veren canavarımız vardır her birimizin. Korkularımız, hırslarımız, bencilliklerimiz, zayıflıklarımız, …. Kendi labirentimize girip onu yenebilmek için aşkın gücüne (Ariadne) ve bilginin ipine (felsefeye) ihtiyacımız vardır. Bilgi olmaksızın dönüş yolunu bulmadan yitip gideriz labirentin dolambaçlı yollarında. Çift taraflı balta her birimizin içinde potansiyel olarak bulunan iradedir. İrade ile yol aldığımızda içimizdeki karanlığı yok ederken, düzen, ışık ve sevgi getiririz dışımızdaki dünyaya da. Kendi içimizdeki gölgemizi ışıttıkça bir meşaleye dönüşür baltamız en sonunda. Aşk ile, irade ile, bilgi ile dönüşür insan kendi otantik varlığına. Yitip gitmek istemiyorsan kendi labirentinin karanlık, karışık yollarında kulak ver, zamansız bir andan seslenen Teseus’a. Yolda ihtiyaç duyacağın her şeyi ve sonunda kendini nasıl fethedebileceğini anlatıyor sana.
Facebook Yorum
Yorum Yazın