Değerli Okurlar,
Bugün ‘’ilişkiler’’ konusuna değinelim istiyorum. İnsan,sosyal bir varlık olarak hayatın içerisinde pek çok ilişki içerisinde bulunur. Arkadaşlık ilişkileri, akrabalık ilişkileri, iş ilişkileri, romantik ilişkiler, komşuluk ilişkileri ilişki örneklerinden akla ilk gelenlerdir. Peki, ilişkilerin kurulmasını sağlayan ya da bozulmasına neden olan etmenler nelerdir? Bir ilişki tesadüf üzerine kurulabilir mi? Hayat bu kadar tesadüfi olabilir mi gerçekten? Başlayalım o hâlde…
Bu konuya insanın yeryüzündeki en bencil varlık olduğu bilgisiyle başlamak gerekir. İlk bakışta bir ferdi olduğumuz insan nesline haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz. Maalesef üzülerek söylüyorum kiyaradılışı gereği insan nesli bu hayatı iliklerine kadar bencilce yaşamaktadır ve yaşamak zorundadır da. Çünkü insan, ömrünü hayatta kalma güdüsü ile geçirmektedir. İnsana da hak verin be dostlar. Ölümlü olduğunu bilerek yaşayan başka bir varlık yok ki. Ölüm gerçeğinin farkında olduğumuz bu dünyada içgüdüsel olarak hayatta kalmayı amaçlamak kadar doğal ne olabilir ki? İşte sırf bu yüzden ister istemez bencil olmak zorundadır insan. Peki, bu bencilliğin ortasında ilişkileri belirleyen temel unsur nedir? Tabii ki de beklentilerdir.
Kurulan her ilişki bir beklentiyi karşılamak zorundadır. Aksi takdirde kurulması çok zor olacağı gibi, sürdürülebilmesi de mümkün değildir. Beklentiden kasıther zaman maddi ya da fiziksel bir beklenti olmak zorunda değildir. Hatta ilişkilerde çoğu zaman psikolojik ve sosyal beklentiler çok daha ön plandadır. İlişkilerin beklentiler üzerine kurulmasına dair her ilişki türü için verilebilecek onlarca örnek bulunmakla birlikte, konuyu özetleyen çok basit bir soru var aslında. O soru da ‘’Neden?’’ sorusudur. Herkes, içerisinde bulunduğu her ilişki için “Neden bu kişi ile iyi bir ilişkim var?” ya da “Neden bu kişi ile iyi olan ilişkim bozuldu?” sorusuna cevap verebilecektir. Aksi takdirde bu ilişki kurulamaz ya da bozulamaz zaten. Kurulan her ilişkinin bir sebebi olmak zorundadır. Dilerseniz deneyebilirsiniz. “Neden?”sorusuna verdiğiniz cevaplar karşınızdaki insandan beklentilerinizin cevabıdır. Beklentileriniz karşılandığı için ilişkiniz devam etmekte olup beklentileriniz artık karşılanmadığı için ilişkiniz son bulmuştur.
Kurulan her ilişkide beklenti birbirinden farklı olacaktır. Bir patronun çalışanı ile kurduğu ilişkiden beklentisi çalışanın işini iyi yapmasıdır. Çalışan ise patrondan hak ettiğini düşündüğü karşılığı almayı bekler. Komşunuzdan apartman kurallarına uymasını ve güler yüzlü olmasını bekleyebilirsiniz. Arkadaşınızdan edilen sohbetin keyif vermesini, eşinizden hayata dair ortak paydada buluşabilmeyi… Dediğim gibi belki yüzlerce örnek verilebilir. Fakat her ilişkide beklentilerimiz farklı olabileceği gibi, kurduğumuz ilişkilerin hepsinde bir beklentimiz olduğu sabittir. Bazen aynı rollerden farklı beklentilerimiz de olabilir. İlk evliliğinden eğlence bekleyen birisi, ikinci evliliğinden sadakat bekleyebilir. Çünkü beklentilerimizi şekillendiren de yaşantılarımızdır. Elbette, ilişkiler tek bir beklenti üzerine de kurgulanmaz. Temel bir beklenti tabii ki de var olmakla birlikte, temel beklentinin etrafında ek beklentilerimiz de mevcuttur. Çocuğumuzun öğretmeninin alanında başarılı bir eğitimci olmasının yanında, esprili ve anlayışlı olmasını da bekleyebiliriz. Önceliğimiz ve temel beklentimiz alanında başarılı olması olabilir. Fakat alanında başarılı asık suratlı bir öğretmen yerine alanında başarılı ve güler yüzlü birinin çocuğumuzun öğretmeni olmasını tercih ederiz.
İlişkileri beklentilerin oluşturması konusunda en çok kafaların karıştığı nokta akrabalık ilişkileridir. Özellikle birinci derece akrabalar… Dostlar, biraz dürüst olalım lütfen. “Anneni mi daha çok seviyorsun, yoksa babanı mı?” sorusuna hepimizin verecek bir cevabı var bence. Bu cevabı verdiren de beklentiler değil mi?
Çocuğumu beklentisiz ve karşılıksız seviyorum dediğinizi duyar gibiyim. En büyük bencillik ise Freud’a göre orada yatmakta. Freud der ki: “İnsanın en temel dürtüsü hayatta kalmaktır. Hayatta kalmak için geliştirdiği iki temel savunma mekanizması vardır. Birincisi, saldırganlık; ikincisi ise cinselliktir.” Hayatta kalmak için saldırganlığı anlamak basit tabii ki. Peki, cinsellik nedenvardır? Yine Freud der ki: “Kişi kendisi hayatta kalmak için saldırganlığı, kendisi hayatta kalamadığı koşullarda neslinin devamı için cinselliği kullanır.” Yani çocuklarımız aslında en bencil dürtülerimizin ürünüdür. Çocuklarımızdan beklentimiz ise bize ait olan neslimizin devam ettirmeleridir. Biz olamıyorsak bizden bir parçamız hayatta olsun…
‘’Hocam size katılmıyorum, ben hayvanlar ile hiçbir beklentim olmadan ilişki kuruyorum. Zaten bir sokak hayvanından nasıl bir beklentim olabilir ki?’’ diyebilirsiniz. Bir sirk çalışanı olmadığı sürece yılanlar için kapısının önüne yemek koyan kimseyi görmedim maalesef. Detaylandırıp sizleri üzmek istemiyorum ama merhamet dediğimiz kavram da kişinin kendisini iyi hissetmesine sebep olmaz mı? İşin özü; ilişkiler, hayat ve bu dünyabilinçli ya da bilinçdışı beklentiler üzerine kurulmuştur.
Facebook Yorum
Yorum Yazın