Emel Eva Tokuyan

Emel Eva Tokuyan

Mail: emeltokuyan@gmail.com

KENDİNİ YEMEK

 Oysa haz peşinde koşmak, nesnel dünya ve sahip olma içgüdüsü bu çağın mottosu. Birçok kararımızın ve tutumuzun karşı koyamadığımız merkezi. Güçlü bir şekilde kendi çapında döndürerek, çok ihtiyaç duyduğumuz mutluluktan olanca uzağa savuruyor her birimizi. Ne kadar arzuluysak ona ulaşmak için arzumuz oranında yoksun kalıyoruz.

Ne kadar yeter? Mutlu olmak için, kendimizi yeter görmek için, tükenmemek-tüketmemek için, kendimizle yakın olmak için, aymak için, verebilmek için…. Ne kadar yeter sorumsuzluklarla kendimizi yiyip bitirmeyi durdurmak, aklımızı başımıza almak için…

Çok çarpıcı bir mitos bu; Erysikthon, ilginç, düşündürücü:

 “Kendini çok beğenen kimseye değer vermeyen,  biriydi Thesselia’lı Erysikthon .Demetere ait kutsal ormanda muhteşem meşe ağacını, sebepsiz yere kesmeye kalktı. Ağacın feryadını, kendisini durdurmaya çalışanları dinlemeyen Erysikthon, ardı ardına darbelerle indirdi meşeyi yere. Bunu haber alan Demeter* şimdiye kadar görülmemiş ve işitilmemiş bir şekilde onu cezalandıracağını söyleyerek Oreadlardan** birini çağırdı ve şöyle söyledi: “Çok uzaklarda, buzlarla kaplı, dertli soğukların, solgun kaderlerin, müthiş korkuların hüküm sürdüğü yerde yaşayan, doymak bilmeyen açlık yaşar. Onu bul ve buyruğumu ilet; beni küçük gören saygısız Thessalia’nın kalbine girsin ve onu sonsuz açlığa mahkûm etsin”

Oread yola çıktı dudakları çürümüş, bir deri bir kemik, perişan haldeki Açlığa Demeter’in emrini ulaştırdı. Açlık hemen kasırga ile havalanarak saraya geldi. Gece yarısı uykuda olan Erysikthon’u kucakladı. Açlık zehirini nefesi ile onun nefesine kattı. Böylece açlık onun bütün vücuduna yayıldı. İşini bitirdikten sonra zavallı ülkesine dönmek için yola çıktı.

Erysikthon daha uykudayken büyük bir açlıkla kıvranarak uyandı. Varlık ve zenginlik içinde bir lokma yiyeceği olmayan bir yoksul gibi hep açtı. Hizmetçileri ona yemek taşımaktan bıkıp usandı. Yediği hiçbir yemek hırsını dindirmiyor, sanki dipsiz bir kuyuya atılmış gibi, yok oluyor, açlıktan kıvranmaya devam ediyordu.

Erysikthon malını, mülkünü, sarayını, hizmetçilerini neyi var neyi yoksa her şeyini sattı. Ancak yine de doymak bilmeyen açılığını biraz olsun dindirmeyi başaramadı. Mnestra adında çok güzel bir kızı vardı. Yiyecek almak için satacak hiçbir şeyi kalmayan Erysikthon, onu satmaya karar verdi. Zavallı kız her satıldığında Tanrılara dua ederek bazen geyik, bazen kısrak, bazen kuş olup, bir şekilde kurtulup geri dönüyordu. Sonunda kızından elde ettiği parayla da doyamayan Erysikthon, kendine saldırarak, kendi gövdesini yiyerek öldü.”***

Çok çarpıcı bir mitos bu: Erysikthon. Size ne anlattı, hangi karanlık tarafınızı gün yüzüne çıkardı bilemem. Ne yazık ki mutlu sonla da bitmiyor. Ancak bilincin kapısını aralarsak kendi hayatımız için bir mutlu son yazma ihtimalimiz var.

 

 

 Emel Eva Tokuyan

*Demeter: Toprak ve Bereket Tanrıçası            

**Oread: Dağ perisi

***Yeni Yüksektepe dergi sayı 20’den alıntı-kısaltılmıştır.

                                                                                       

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın