Kooperatifler ortaklarının her türlü gereksinimlerini uygun koşullarla elde etmelerini sağlamak için kurulan, kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarıdır, başka bir değişle; üreticilerin, aracıları aradan çıkararak, ürünlerini daha iyi koşullarla pazarlamak için kurdukları ortaklıktır.
Kooperatifçilik tarihi incelendiğinde ilk kooperatiflerin 19’uncu yüzzyılda İngiltere'de kurulduğu görülür ve o dönemde İngiltere Kapitalizm’in ana yurdu ve en fazla gelişmiş olduğu ülkedir.
Tekelleşmiş olan sermaye ekonomik hayata ve gelir dağılımına bütünüyle hakimdir, işçiler haklarını korumak amacıyla birleşemedikleri için toplumsal ve ekonomik yönden kötü durumdadır.
İşte kooperatifçilik bu acımasız Kapitalist sömürü altında gelişmiştir.
Bu nedenle Kapitalist Sistemler tarafından hoş görülmezler.
Kapitalistler kooperatifleri bir tehdit olarak görürler.
Amaçları özelleşme, tekelleşme, kartelleşmedir.
Acımasız Kapitalist sömürü altındaki işçilerin ve köylülerin kendilerini korumak için geliştirdiği kooperatifçiliğe Komünist Sistem’de gerek kalmaz.
Gerek kalmaz derken yanlış anlaşılmasın, Komünist Sistem’de zaten Devletin kendisi büyük bir kooperatiftir.
Komünizm’in tanımı şöyledir; özel mülkiyetin olmadığı, bütün malların, üretim araçlarının topluma ait bulunduğu, bunları herkesin ortaklaşa kullandığı toplum düzeni.
Yani Kapitalist Sistem içinde doğan ve gelişen kooperatifler tüm toplumsal yapıyı kapsadığında Komünist Sistem yerleşmiş oluyor.
21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü olarak kutlandı, görev yaptığım HİRAŞ Medya Grup bünyesinde bulunan Radyo HİRAŞ’da program yapımcısı Rıfat Emin Uygur’un yayın ortağı olan Türkiye’nin kooperatifçilikteki duayen ismi Mustafa Pala günün anlam ve önemine değindi.
Mustafa Pala konuşmasında “Ülkemizde Kooperatifçilik Hareketi altın dönemini Atatürk’ün sağlığında yaşamıştır, O’ndan sonra hiçbir kamu yöneticisi kooperatifçiliğe Atatürk kadar sahip çıkıp, destek olmamıştır. Ecevit döneminde de özellikle kırsal kooperatifçiliğin gelişmesi için çalışmalar yapılmış ancak başlayan çalışmalar sürdürülememiştir” dedi.
Pala açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bugün kırsal ve kentsel alanda çekilen sıkıntıların bir nedeni de kooperatifçiliğe yeterli desteğin sağlanmamış olmasıdır, 45 yıldır kooperatifçilik yapan bir kişi olarak şimdi üzülerek belirtmeliyim ki ülkemizde kooperatifçiliğin gelişmesi için verilmesi gereken destek verilmiyor”.
Verilmiyor, çünkü Türkiye Atatürk’ün kurduğu model olan Liberal Kapitalist Ekonomik Sistem’den, yani ‘Yarı Devlet Yarı Özel Sektör’ anlayışından tam Kapitalist Ekonomik Sistem’e kaydırıldı.
Atatürk ‘Devletçilik’ anlayışı ile kamuya ait 50’ye yakın fabrika kurarken kooperatifçiliği de geliştirerek Türkiye’yi Dünya ekonomisinin devleri arasına soktu ve özel sektörün kartelleşmesine izin vermedi.
Atatürk’ün ölümünün ardından harekete geçen özel sektör temsilcileri, fabrika sahipleri ve toprak ağaları önce siyasi hayata egemen olup daha sonra kooperatiflerden başlayarak tüm sivil toplum kuruluşlarını kendi temsilcileri ile donattılar.
Ardından Atatürk’ün kurduğu tüm kamuya ait fabrikaları, üretim kurumlarını, karlı kuruluşları özel sektöre ve tabi ki yabancı sermayeye sattılar.
Burada esas alınan halkın kooperatifleşmesini kesinlikle engellemek ve kooperatiflerin halka fayda değil zarar verdiği düşüncesini yaymak oldu.
Başardılar da...
Ancak unutturmaya çalıştıkları, ama halkın unutmadığı bir gerçek var ki, çok yakın bir zamanda unutulmadığı görülecektir;
Bu durum psikolojide öğrenilmiş davranışların ihtiyaç duyulduğunda kullanılacağı,
Hukukda ise kazanılmış hakların korunacağı şeklinde sabitlenmiştir.
Bu anlamda halk er veya geç kooperatifleşme yoluna gidecektir.
Şu da asla unutulmasın, kamu malı halkın kazanılmış hakkıdır.
Bu hakkın ortadan kaldırılması hukuken bir suç teşkil eder.
Son 50 yıldır böylesi bir çok suç işlenmiştir.
Ve hiç bir suç cezasız kalmaz, kalamaz.
Facebook Yorum
Yorum Yazın