Dünya neler yaşamış, ne savaşlar, ne katliamlar görmüş, iyi ki 21'inci yüzyılın, modern dünyanın çocuklarıymışız derken gördünüz mü başımıza gelenleri?
Milyonlarca yıl dönüp duran dünya, insanın varoluşuyla hırs ve açgözlük nedeniyle ölümün kıyısına geldi.
Her canlı gibi o da kendisini yok etmeye çalışan bir düşmana karşı eli kolu bağlı duramazdı.
Ormanlarını yakan, denizlerini kirleten, nehirlerini kurutan, oksijenini azaltan, tüm canlıları öldürdüğü yetmiyormuş gibi birbirini de kitlesel olarak yok etme eğiliminde olan insanın yaptıklarına daha ne kadar göz yumacaktı?
Her sabrın bir sınırı vardır, yaşayan ve yaşatan mavi gezegenin de artık ne dayanacak gücü, ne de bu hainliğe sabrı kalmadı.
Aslında en çok düşünmesi gereken varlıktı insan, çünkü düşünen hayvan oydu, aklı vardı, zekası vardı, konuşuyordu, yazıyordu, okuyordu, buna rağmen bir deniz anası kadar gezegene faydası dokunmuyordu.
Şimdi tüm canlılar en özgür halleriyle yaşamlarını sürdürürken insanlar burunlarında maskeleriyle aval aval dolaşıyor.
Yaşamsal öneme sahip, kullanmadıklarında 30 saniye içinde ölecekleri en önemli organ olan burunlarının ucunda bir maske taşımaya mahkum oldular.
Oysa henüz doğduğu an nefes alması için doktor kıçına şamarı vurmuştu.
Tertemiz beyaz çarşaflara baştan aşağı sarılıp kundağına konduğunda nefes alması için bir tek burnu açıkta bırakılmıştı.
Annesi onu leğene koyup mis gibi kokan bebe şampuanlarıyla yıkarken her tarafına değen suyun bir tek burnuna kaçmaması için özen göstermişti.
Daha aklı başında bile değilken tıkanan burnunu minicik işaret parmağıyla karıştırmayı biliyordu.
Anaokulundan üniversiteye kadar en fazla gördüğü ders beden eğitimiydi ve doğru nefes alıp vermek bu dersin en önemli öğretisiydi.
Belki de bu yüzden sudan, denizden hep korktu, çok kolay olduğu halde yüzmeyi en son öğrendi.
Ortaokul ve lise son sınıfta kaderini belirleyecek sınavlara girmeden bir gün önce kitabı, defteri kapattı, temiz havada dolaştı, bol bol nefes aldı.
Doğru nefes almanın sağlıklı bir vücut için ne kadar büyük önem taşıdığını günlük koşturmacasının, aile hayatının ve cinsel yaşamının her aşamasında hissetti.
Şimdi sokaklarda gezerken şehrin hoparlöründen, yolda karşısına çıkan bekçiden, hatta diğer insanlardan meske takılması uyarısı almak, takmadığında ceza yemek, hatta şiddete maruz kalmak ne büyük çelişki değil mi?
Hadi şimdi yine ormanları yakmaya, denizleri kirletmeye, nehirleri kurutmaya, kendin dışında tüm canlıları öldürmeye devam et.
Üzerinde astronot kıyafeti, sırtında elli kiloluk tüp, yüzünde balıkadam gözlüğü, ağzında saksafon gibi koca bir şonerkel ile dolaşacağın günler yakındır.
Bu hırsın ve açgözlülüğünle maskeye kurban ol.
Facebook Yorum
Yorum Yazın