Esra Dereobalı Regregresyon Terapisti, Pembe Bağcık Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri'nin de kurucusu. “İnsanların hayatlarına, ruhlarına dokunmayı seviyorum. Simyacıyım aslında” diyor.
Üç atölye çalışması var; ilki özel eğitim, burada problemli çocuklarla çalışıyor, ikincisi mutlu çocuk, mutlu aile kapsamına giriyor, üçüncüsü yetişkinler için, regresyon, yani bilinçaltı temizliği yapıyor.
Bilinçaltı temizliği ele bez alınıp cam sille yapılan bir uygulama değil tabi, Psikoterapist tarafından uygulanıyor. Birşeyler tetiklenmiş ve hayatınız karman çorman hale gelmişse bir beyin ameliyatı hassasiyetiyle gerçekleştiriliyor. Yani bu iş için ehil eller gerekiyor.
İşte Esra Dereobalı bu konuda hem diplomalı, hem ehil kişi veya işin ehli.
Geçen gün bir eğitimci arkadaşım sosyal medyadaki sayfasında Esra Dereobalı’nın kaleme aldığı bir yazıyı paylaşmış, çok etkilendim ve sizinle de paylaşma gereği duydum. Yazı şöyle:
“Yörük Kadını yaşlanıp iyice deneyim kazanınca Kezbence olur adı. O oymağın bilge kişisi, akıl danışılanıdır artık. Göçebe yörüklüğünün kadınlarına tanıdığı yüce bir haktır ‘Mor Cepken’. Erkeklerin ise korkulu rüyasıdır. Mor cepken, Karacaoğlan türkülerinde geçer. Günümüzde Ege, Muğla, Antalya ve Toros yörüklüğünde yaşlı kadınlar tarafından hala bilinir.Yörük kızlarının çeyiz bohçasına önce mor cepken konur. Kenarları sarı simgelerle işlenmiş, yelek biçiminde, mor renkli bir giysidir. Yörük kızları sevdikleriyle evlenirlerdi. Başlık parası gibi alışkanlıkları yoktu. Mor cepken evlilikte yeri, zamanı geldiğinde darda kalan yörük kadınının erkeğine karşı kullandığı bir boşanma özgürlüğünün simgesidir. Mor renk ihanete uğramış, aldatılmış aşkın rengidir. ‘Mor Çatı’ adı oradan gelir. Bizler dünyaya mor cepkeni yeterince tanıtabilseydik 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü ‘Mor Cepken Günü’ olarak kutlardık. Evli yörük kadını, ihanete uğrayınca ya da kocası tarafından aşağılanıp dövülünce, bir şekilde mor cepkeni giyip herkesin görebileceği bir yere otururdu. Bu, ‘Ben bu herifi boşadım’ demektir. O zaman akan sular durur, herkes işini gücünü bırakır. Masal anaları ile doğum ebeleri mor cepken giyen kadının çevresini alırlar. Boşadığı kocası ise evinden dışarı çıkamaz, kahveye gidemez, kimse yüzüne bakmaz. Büyük ödün verip de karısına mor cepkeni çıkartamazsa ömür ömüre dul kalacaktır. Kimse ona dul-şaşı kızını bile vermez. Körocak olarak kalır. Göçebe yörüklüğünün kadınına tanıdığı hakka, özgürlüğe bakın siz! 1800 yılların sonlarında Nazilli kasabasının Aydın dağlarında, dağa çıkarak kadın hakları için savaşan Gizemli Kadın Efe de bunlardan biridir. Ege yöresinin unutulmaz bir eridir. Mor cepken Ege efelerinin giydiği bir giysidir. Buralarda efelik kadın erkek işi değil, yürek işidir. Kybele, Artemis, Tahtacı yörüklerinden bu yana kadın baştacıdır bu topraklarda. ESRA DEREOBALI”.
Düşünün, büyük önder, 100 yılın dahisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dünyada ilk defa kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdiği 1934 yılından yüzlerce yıl önce Türk’ün Atası kadına ‘Mor Cepken Hakkı’ vermiş.
Atatürk’ün insana güzel bakışının ardında Türk’ün Atası olmayacak da, ya ne olacaktı?
Esra Dereobalı’nın bu yazısı çok etkileyici değil mi?
Umarım herkes bir ders çıkarır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın