Uzm. Psk. Hakan Hasırcıoğlu

Uzm. Psk. Hakan Hasırcıoğlu

Mail: hhasircioglu7@hotmail.com

SEÇİM PSİKOLOJİSİ

Bugün içinde bulunduğumuz ve ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsedeceğim. Tabii ki de bunu siyasi değil, psikolojik bir çerçeveden ele alacağım. Çünkü seçim sistemi ve oy kullanma işlemi yeterince psikolojik bir süreç. Anket şirketlerinin bu kadar yanılmasının sebebi de psikolojik faktörleri göz ardı etmelerinde yatıyor bence. Neyse biz konumuza geri dönelim. Nedir bu seçim psikolojisi?

Öncelikle incelenmesi gereken kısmın, büyük bir demokratik zafer olarak lanse edilen seçim katılım oranlarının olduğunu düşünüyorum. Çünkü rekor seviyelere ulaşan katılım oranları; demokratik olgunluğun değil, psikolojik savunma mekanizmalarının en temel göstergesi aslında. Bunun sebebi çok basit. Daha önceki yazılarımda da dile getirdiğim hayatta kalma refleksinin sandığa yansıması. İleri demokrasi olarak kabul edilen Avrupa ve Amerika’ da gerçekleşen seçimleri incelediğinizde bu kadar büyük katılım oranları göremezsiniz. Çünkü iktidarı destekleyen kesim için de, muhalefeti destekleyen kesim için de ileri demokrasilerde hiçbir seçim hayatta kalma dürtüsü taşımaz. Demokrasinin bir gereği olarak belirli sürelerde ülkeyi yönetmesini bekledikleri kişilere yetki vermek için oy kullanırlar.

Demokrasilerde seçim siyasilerin hayatta kalma mücadelesidir. Fakat bizim ülkemizde ister muhalefet olsun ister iktidar, seçmen seçimi kendi hayatta kalma mücadelesi olarak algılamaktadır. Hayatta kalma refleksi de en temel insani dürtü olduğu için katılım oranları bu kadar yüksektir aslında.

Muhalefet seçmeni için de, iktidar seçmeni için de, seçim kaybedilirse ülkesinin ve dolayısıyla kendisinin hayatta kalmasını riskli olarak görmektedir. (Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi hayatta kalmak her zaman fiziki bir olgu değildir. Hayatta kalmak sosyal olarak, ekonomik olarak, psikolojik olarak vs. olabilir.) Bu yüzden de kullandığı oyu mantıksal değil, aslında dürtüsel olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla oy kullanma davranışı seçmenin mantığına yatan parti politikaları üzerinden değil de, psikolojik hayatta kalma refleksi üzerinden şekillenmektedir.

Seçim sonucu her ne olursa olsun, seçmenin psikolojik dürtülerinin aksine şuna inanmaktayım ki; 100. Yılına ulaşan Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Seçmene de tavsiyem dürtüsel olarak değil; okuyarak, dinleyerek, mantığına yatana oy vermesidir. Tekrar etmek istiyorum; siyaset seçmenin değil, siyasinin hayatta kalma mücadelesidir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın