Birçok işlevi var kuşkusuz. Zamanın getirdiğinin iyi mi kötü mü olduğu tartışması ise yeterince anlamsız. Her şeyde olduğu gibi var olanı ne için, nasıl ve ne şekilde kullandığımız onu artıya veya eksiye konumlandırıyor. Kişilerin haber alma, bilgilenme, kendini ifade etme gibi birçok olumlu getirisinin yanı sıra bir nevi terapi seansları da. Duygusal yurdum insani, karşı karşıya gelip de diyemediği her bir şeyi sosyal medya hesabı üzerinden alaycı giydirmeler, sitemler dolu kelimeler, bulamadığı değeri kendini yücelterek ifade etmeler, kimi zaman da duygusal tehdit, şantaj veya meydan okuma içeren sözlerle bir dışa vurum, rahatlama yolu olarak kullanıyor.
O anlık bir içini dökerek rahatlama sağlamasının dışında bir işe yarıyor mu bu tutum? Sanırım gerçek ve kalıcı bir çözüm olmuyor. En nihayetinde bizi çıkmaza sokan, zor durumda bırakan, korumayı bilemediğimiz sınırlarımızın ihlali, olaylar ve kişiler ile ilgili öngörüsüzlüğümüz, çözüm üretme beceriksizliğimiz, edilgen tutumumuz veya dozu kaçmış girişkenliğimiz, değişmediği sürece geldiğimiz nokta da aynı olacak.
Hepsi neyse ne de… Bir de çok anlamlı, derinlikli, bilgelikli imiş gibi duran anlamsızlık dolu sözler var. Bunlara rast gelince sorgulamadan geçemiyorum. Birçok örneği var ama yazıyı çok uzatmamak için bir söz üzerinden gidelim. Örneğin:
“Bazen sana değer vermeyenlerin hayatından çekip gitmen gerekir. Tek başına da mutlu olabileceğini herkese kanıtlamak için.”
Şimdi bu söz ne diyor? Bir bakalım: Öncelikle; “Yalnızlık Allah’a mahsus” diyen atamız insanın birlikte yaşam ihtiyacını üç kelime ile özetlemiş. Belli ki bu arkadaş da bu ihtiyaç içinde ancak belli ki umduğunu bulamamış. İhtimaldir; kendisine vermediği sevgiyi ve değeri, başkaları ile ilişkilerinde fazla verici olarak sağlama peşinde olmuş. Kendisini gerçek ihtiyacını anlama ve ifade etme konusunda bir basiretsizlik içinde. Denediği yollar işe yaramamış. O da pılısını pırtısını toplayıp varlığı ile anlatamadığını yokluğu ile anlatma peşinde.
Şimdi sözdeki ikinci kısma bakalım: Soru şu: “İnsan tek başına mutlu olur mu? Evet ve hayır. Evet, çünkü her bir kişi kendisi ile vakit geçirebilmeyi, kendisi ile diyalog kurabilmeyi, belli aralıklarla yalnız kalarak içine bakabilmeyi öğrenmelidir. Kendisi ile bağ kurabilmek, yetkin ve güçlü bir karakter inşasının yolu olduğu gibi, başkaları ile de sağlıklı bir ilişki kurmanın da yoludur. “Kendisi ile birlikte olmayı beceremeyen, başkaları ile birlikte olmayı beceremez. Kendisini anlayamayan başkalarını anlayamaz.”
Hayır, çünkü insan başkaları ile ilişkiler ağı içinde de kendisini konumlandırır, anlamlandırır. Bir başkasının aynasından kimliğine dair birçok şey öğrenebilir. Bunun yanı sıra her insan güven ve sevgi temelli bağlar kurmaya ihtiyaç duyar. Bu doğamızda vardır. Yalnız kalma zamanları yaratmak önemli ve gereklidir. Ancak insan sosyal bir varlık olduğundan aşırı yalnızlık dozu hiçbirimize iyi gelmez. Sağlığı, dengeyi bozucu, çok fazla olduğunda ölüme sebebiyet verici etkileri vardır. (Bakınız bilimsel araştırmalar-Yalnız yaşamın sağlığa ve ömre etkileri)
Son olarak güzel kardeşim, herkes gitmeni önemsemiyorsa onlara bir şey kanıtlamanı da önemsemez, bunu aklından çıkarma.“Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış” diyen atamızı dinle. Küsüp gitmen en başta seni mutlu etmeyeceği gibi, senin bu şekilde hissetmene sebebiyet veren kişilerin de haberinde ve umurunda olmayabilir. Ola ki umurunda olur ise de onların fark etme ve düzeltme çabasına girme imkânlarını ellerinden almış olursun. Diyeceğim o ki çelişkili sözlerin arkasına gizlenme. Kendi hayatını dolu dolu yaşama fırsatını ver kendine. Yalnızlık da birlikte yaşam da yerine göre gerekli. Kendini anlamayı, sevmeyi, değer vermeyi, mutlu olmayı bilirsen, arkası çorap söküğü gibi gelir. İyisi mi sen önce bu yolu dene.
Emel Eva Tokuyan
Facebook Yorum
Yorum Yazın