TEKNOCEHALET

‘Technology’ diye yazılıyor, ama biz teknoloji diye okuduğumuz için aynı şekilde yazıyoruz.

Anlamı; bir sanayi alanında gücü ve bilgiyi biriktirme, denetleme, işleme, iletme gibi amaçlarla oluşturulan makinelerin, araç gereçlerin, aygıtların, yöntemlerin ve benzeri tümünü kapsayan uygulama bilgisi.

Eş anlamlısı: Uygulayımbilim.

Aklı selim olan büyüklerimiz tecrübelerinin de sağladığı donanımla “Aklınıza gelen her şeyi hemen yapmayın, söylemeyin, önce düşünün” veya “Bin kere düşünün, bir kere yapın” derlerdi.

Derlerdi de, bir kulağımızdan girer, diğer kulağımızdan çıkardı.

Bugün, doğal kaynaklarımızın ve toplumsal değerlerimizin hızla tükendiği güzel dünyamızın halini gördükçe, aslında büyüklerimizin ne kadar doğru söylediğini daha iyi anlıyoruz.

Sonuna bilim eklenince o şey bilim olmuyor, toknoloji de öyle, sonunda loji var diye tekno adamdan sayılmamalı, çünkü günümüz teknolojisi tam bir yaşam hırsızı, yani katil.

Kasalarını doldurup zenginleşmek isteyen hastalıklı beyinlerin pis işlerini kapsayan bir ölüm tuzağı, şairin dediği tek dişi kalmış canavarın şirin görünmek için miki mouse kostümü giymiş hali.

Bu kanıya nereden vardım?

Örneğin; kendimi bildim bileli tüm otoyollarda hız sınırı 90 olduğu halde, araçların çıkabildiği hızın neden 200’ün üzerinde olduğu sorusu beynimi kemirdiğinden beri.

Bu araç saatte 90 kilometrenin üzerine çıktığında bir kaza yapması durumunda içinde canlı varlık kalmama ihtimali yüzde 90’ın üzerinde ise teknolojinin yaşamla derdi ne olabilir?

Teknoloji aklına her geleni düşüncesizce ve pervasızca yapma hakkına sahip midir?

Teknolojinin amacı iyi yaşatmaksa, ortaya koyduğu ölümcül ürün kimin suçudur?

Burada teknolojiden bir canlı varlıkmış ve hatta beyni olan, düşünen bir canlı varlıkmış gibi söz ediyorum, çünkü öyle, bir taşa veya hayvana ait değil.

Teknoloji, tamamen insanoğlunun eseri.

İşte teknolojinin ardına sığınan katil de o.

Geçen gün face’de oto bakım işleri ile ilgilenen bir arkadaşım son model bir aracın teknik özelliklerini anlatan video çekimi paylaşmış.

Aracın ön göğüslüğünün tam ortasında, şoförün sağ, yanında oturan yolcunun da sol tarafına denk gelen bölüme bir ekran konulmuş.

Önceden bu bölümde radyo olurdu, yıllar içinde kaset, CD ve USB oldu, yakın geçmişte buna navigasyon da eklendi, bilin bakalım şimdi başka ne var? Televizyon.

Evet, bildiğiniz televizyon, hem de her kanalı çekiyor, hatta arkadaşım bir müzik kanalından Manuş Baba’nın klibini izletiyordu paylaşımında.

Düşünün, E-5’de gidiyorsunuz, televizyonda İsmail YK “Bas gaza aşkım bas gaza” şarkısını söylüyor, klipte mini giymiş ablalar zıplıyor, etekler fora, hız sınırı 90 ama ibre 190’a vuruyor...

Şoför bir yola bir klibe bakıyor, sonra tünelin sonundaki ışığı görüyor.

Işıklar içinde uyusun, mekanı Cennet olsun. Amin.

Ben buna teknoloji değil, teknocehalet derim.